CHP’de yeni oluşumun, önemli görevler yüklediği İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten, Merkez Yürütme Kurulu’na (MYK) seçildikten sonra Genel Sekreter Yardımcılığı görevini de üstlendi.
CHP’de Genel Sekreter Önder Sav ile siyaset yapan ve bu ekibin önemli isimlerinden olan Erten, İzmir’i iki dönemdir parlamentoda temsil ediyor.
2002’de seçime girdiğinde, “İthal Milletvekili” damgası vurulan Abdürrezzak Erten, 2007’de tekrar İzmir’den aday yapılınca, “Artık İzmirli oldum, ithal değil, yerli adayım” demişti.
Genel Sekreter Yardımcısı ve MYK üyesi Erten, Kurultay, Parti Meclisi ve CHP’nin yeniden oluşturulan üst yönetimiyle ilgili görüşlerini açıkladı.
Suskunluğunu bozarken İzmir’deki kendi ekibine de, “ders” niteliğinde göndermeler yaptı.
“Öç almayacağım...”
Abdürrezzak Erten’in ilk sözleri bunlar.
İkincisi daha da ilginç:
“27 Şubat kongresinin demokratikliği tartışılır olsa bile, seçimle gelen İl Başkanı Ekrem Bulgun’u kim bu görevinden almak isterse, MYK’da ve İzmir’de karşısında beni bulur!...”
Ve bu sözler, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra İzmir örgütüne verilen ikinci önemli “Birlik-beraberlik” mesajıdır.
“Rövanşı aldık”, “ezdik geçtik” diye çığlık atanlarla, “intikam” ateşiyle yanıp tutuşan bir grup CHP’liye duyurulur...
* * *
Abdürrezzak Erten, iki konuda daha kararlı.
Seçimle gelen, seçimle gidecek ve CHP’de tekrar ön seçim sistemi yaşama geçirilecek.
“Benim parti için demokrasiden anladığım bu” diyor.
CHP’nin, uzun yıllardır uzağında kaldığı ve iktidar partisi AKP’ye terkettiği varoşlarla, partiyi barıştırmak ve buluşturmak gerekliliği üzerinde de duran Erten’in sözleri şöyle:
“İktidar olmak istiyorsak, sadece Beyaz Türklerin ve elitlerin oylarını değil, emeklilerin, dar gelirlilerin, işsizlik-geçim sıkıntısı çeken, çok zor koşullarda yaşamaya çalışan çoğunluğun da partisi olmak ve onları da içimize alarak kucaklamak zorundayız.
Bunun için ilk koşul, kendi içimizdeki kavgaları, çekişmeleri bırakıp, sokağa çıkmak, kapı-kapı dolaşmak, toplumun sıkıntılarını halkla paylaşmaktır.
CHP’nin halkın partisi olduğunu ve halk iktidarı istediğimizi, halkla beraber bu iktidarı devireceğimize, önce kendimizi, sonra da seçmeni inandırmak için çalışmalıyız...”
Fahrettin Altay önerisi...
İZMİR’E kurulacak yeni devlet üniversitesinin adı ne olmalı?
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlu’nun önerisi ve iktidarın çoğunluk oylarıyla, bu isim “Katip Çelebi” diye kesinleşti.
Yok öyle yağma beyler!...
İzmirliye bu adı dayatmacılıkla kabullendiremezsiniz.
Nitekim de öyle oldu.
Katip Çelebi adı büyük tepki gördü.
Bu konuda İzmirli işadamlarından Erdoğan Tözge’nin de bir önerisi var.
“Üniversitenin adını niçin Fahrettin Altay koymuyoruz?” diyor...
Haksız da değil...
Nasıl ki Hasan Tahsin, işgalçi güçlere ilk kurşunu sıkan kahraman ise, Fahrettin Altay da, Afyon, Kütahya, Uşak’tan çarpışa çarpışa İzmir’e ilk giren suvari alayının komutanı, ikinci dönem İzmir Milletvekili olan bir asker -siyasetçi ve diplomattır.
İzmir’e de çok yakışır...