Çılgın Projem KANALİZMİR‘i, eski Bakanımız Binali Yıldırım ve AK Parti’ye kaptırdık ya, evde bizim Meltem Hanım, 48 saattir, “işte senin aklın bu kadar” diye başımın etini yiyor.
Yok ben çok beceriksiz mişim!
Millet projeyi bırak, fikrini bile milyon dolarlara satıyormuş!
Zamanla sülietimi bile kimsenin hatırlamayacağı,”kim yahu bu Hamdi Türkmen” diyeceği bir heykel ya da asılacak bir tabelaya “fit”oluyormuşum; falan-filan...
Mitralyoz gibi saydırdıktan sonra; “Sen adam olmazsın”ı ekleyip sustu. Salonun kapısını sertçe kapatıp, balkona çıktı.
Tabii bu arada benim de televizyon karşısında ayaklarımı sehpaya uzatıp, çiğdem çitletip seyir keyfimin içine etti.
* * *
Bu kentte doğup büyümüş bir İzmirli olarak, söyleyin Allahaşkına, bir proje üretip de ona buna parayla mı satmalıydım?
Ben tam aksini düşünüyorum; para-pul-zenginlik benim için hikaye; namımız yürüsün, yeter...
Önemli olan zengin olarak değil, geride eser (!) ve proje (!) bırakarak ölmektir.
Nasıl olsa, zengin de olsak, fakir de olsak, aynı genişlikte bir çukura, 5 metrelik kefen bez parçasıyla uğurlanmayacak mıyız?
* * *
Attım kendimi sokağa...
“Hamdi Bey... Hamdi Bey...” diye bir ses...
Döndüm baktım, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu...
Sivil plakalı bir araçta.
Seçim çalışmasından dönüyormuş.Gel bir iki laflayalım, dedi. İndik sahile, oturduk bir kafeye...
* * *
Eeeeeeeee; Binali Bey’e kaptırmışsın projeyi demez mi?
Sanki kanayan yarama tuz bastı...
Yağmurdan kaçarken, doluya tutulmak gibi bir şey. Biz bu yüzden kendimizi sokağa attık, yolda yakalandık Aziz Bey’e...
HHH
Senin İZMİRKANAL ile Binali Bey’in (Yıldırım) adını İZMİR-ÇEŞME DENİZ OTOYOLU koyduğu bu proje yanlış, dedi.
Buyrun bakalım...
Ekledi:
“O gün gazeteye geldiğimde (29 Nisan 2011 Cuma gününü kasdediyor) bana İZMİRKANAL’ı ‘Çılgın Projem’ diye anlattın, ben de ‘güzel’ diye tastik ettim ama...
Önce sen, büyük olasılıkla da senden etkilenerek Binali Bey, ikiniz de ‘oyunuma’ geldiniz...”
Ne demek şimdi bu; şaşkın şaşkın baktım suratına...
Anlatayım, dedi:
“Yarımada’ya bir kanal yapılacaksa, bunun güzergahı Balıklıova-Ildırı Koyu-Çeşme değildir.
Boşu boşuna para harcanır.
Ekonomik değildir...
Alsancak Limanı’na, kentin ekonomisine, İzmir’e sefer yapan konteyner, kuru ve sıvı yük gemileriyle, turist taşıyan kruvaziyerlere hiç bir katkısı olmaz.
İzmir Yarımada’ya bir kanal yapılacaksa, bunun yeri Güzelbahçe-Sığacık arasıdır...”
Neden? diye sordum.
Devam etti:
“Öncelikle böyle bir kanalı ne sen, ne de Binali Bey, açamazsınız.
Ben yıllardır böyle bir kanal projesinin etüdünü yaptırıyorum. İZSU çalışmalar yaptı. Sizin kanal açacağınız bölgede, kilometrelerce metrekarelik yer altı tatlı su denizi var.
Vurursunuz kazmayı, çup düşersiniz uçuruma...
Hatta biz bir ara susuzluk çektiğimiz yıllarda, buraya sondajla inip İzmir’e içme suyu getirmeyi bile düşündük. Çeşme Kutlu Aktaş Barajı, bu denizden beslenir.
Bu nedenle İzmir-Çeşme Deniz Otoyolu projesi, ekonomik olarak İzmir’e faydası olmayan bir ütopyadır, o kadar...”
* * *
N’olcak şimdi?
Bizim heykelimizin dikilmesi, plakete adımızın yazılması suya mı düştü?
Karşımda Büyükşehir Belediye Başkanı oturmasa, vallahi ağlayacağım.
O kadar moralim bozuk...
Çok belli etmiş olmalıyım ki, “Sıkma canını... Sorun isimse; veririz adını-soyadını bir sokağa, öldükten sonra da yaşatırız bu kentte seni. Merak etme” dedi ama, nafile...
Bende bet,beniz attı...
* * *
Hemen karşı taarruza geçtim. Patlattım soruyu:
Peki sizin böyle kanal projeniz var mı? Varsa neyin nesi?
Başladı anlatmaya:
“İzmir’e deniz yoluyla gelinmesini kolaylaştıracak, turizmi geliştireceksek, söz konusu kanalı Seferihisar-Sığacık ile Güzelbahçe sahili arasında açmamız şart.
Böyle bir kanal, deniz ulaşımını büyük ölçüde kolaylaştırır. Gemiler, Çeşme’den Kuzeye çıkıp, Karaburun’u dolaşıp, tekrar Güneye inip İzmir Körfezi’ne girmek için kat edeceği uzun mesafeden kurtarılır. 20-23 kilometrelik dümdüz kanala Ege Denizi’nden girer, İzmir’e varır.
Bu kanalın iki yanını yemyeşil düzenleriz. Bir kaç yere kıyı köyleri kurarız. Bir suni adayla hareketlendirir, turizmi de canlandırırız.
Kanal yapılacaksa, bu kanal açılmalı ve yapılmalıdır...”
* * *
Galiba Aziz Bey haklı...
Şimdi ben n’apacam?
Çılgın Projemden;
Balıkova-Ildırı Köyü-Çeşme arasında açılacak kanal fikrimden vazgeçiyorum mu diyeceğim?
Size ayıp olur mu acaba?
Hem belki de Karaburun Yarımadası da öyle “yarım” olarak kalır, “ada” falan olmaz...
Sanki böyle daha güzel gibi...
Üstelik Aziz Bey, adımı da bir cadde ya da sokağa verecekmiş...
Ama Binali Bey’i bilemem...
Onu da sayın Bakanımıza sormak lazım...
Bizim oğlan Musavat
Siyasette “bizim oğlan” deyince, benim aklıma Musavat Dervişoğlu gelir. O gerçekten İzmir için “bizim oğlan” deyimine “cuk” oturan bir isimdir.
12 Haziran’da İzmir’den en çok seçilmesini arzu ettiğim kişilerden de biridir.
Dervişoğlu, MHP İzmir Birinci Bölge, 3. sıra adayı.
CHP’li de olsa, AK Partili de olsa, düşüncem ve görüşüm değişmezdi. Dervişoğlu’nun yakasında taşıdığı parti rozeti beni pek ilgilendirmiyor. O tam bir görev adamıdır...
Gönül adamıdır...
Adam gibi adamdır...
İzmir’e, İzmir’in sorunlarına, hatta uykusundan uyandırılacak kadar acilse, gecenin 03.00’ün de bile aranacak yakındır.
İzmirliler, “bizim oğlan” Musavat’ı mutlaka Ankara’ya göndermeliyiz.
Bu görev de size düşüyor; bilmem anlatabiliyor muyum?