Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları

MÜRÜVVET Sim, Nubar Terziyan, Özcan Tekgül, Aliye Rona, Turgut Özatay, Adile Naşit, Hulusi Kentmen, Münir Özkul, Saadettin Erbil, Vahi Öz, Ayhan Işık...
Ve daha yüzlercesi.
Kim bunlar?
Türk Sineması’na, 1950 ile 1980 arasında emek vermiş insanlar.
Unutulup gittiler...
* * *
Kançeşme, Gürçeşme’nin...
Sinekli Çay, Yeşildere’nin...
Kokar Yalı, Güzelyalı’nın...
Punta, Alsancak’ın...
Şefikler, Şemikler’in...
Çorakkapı, Basmane’nin eski isimleriydi.
Unutulup gittiler...
* * *
Yüzde doksanbir nokta otuz yedi.
Neyin yüzdesi bu?
Birinci 12 Eylül Anayasası’nın kabul oranı.
Netekimci Kenan Paşa’nın sopasının boyu kısalınca, herkes “Ben hayır oyu verdim” demeye başladı.
Herkes hayır dedi de, bu yüzde doksan biri kim verdi bir türlü anlayamamıştım?...
Unutulup gitti...
* * *
“İkinci 12 Eylül Anayasası”na “Evet” diyecek mümtaz cemaat ve de kanaat önderleri, ha bire konuşuyorlar.
Kimin ne olduğu, neyi niçin söylediği belli değil.
Anayasaya “Evet” çıkarsa olup bitecekleri sezen, şimdiden içi sıkılan insanlar da var.
“Bu işten bana ekmek çıkar” deyip hemen atlayan sazanlar da.
Eğer “İkinci 12 Eylül Anayasası” kabul edilirse, olup bitecekleri hep beraber göreceğiz.
İki yıl sonra Türkiye çapında bir anket yapılsa nüfusun yüzde doksanı ben “Hayır” vermiştim diyecektir.
Nasıl olsa oylar gizli.
Tecrübeyle sabit, bugün söylenenleri de unutup gideceğiz.
* * *
Ne kızgınım, ne de kötümser.
Benim Büyük İslam Düşünürü Ferhudittin Attar’dan miras bir sloganım var:
”Bu da Geçer Yahu!”
Bilinen hikâyedir.
Sultan bir gün tüm vezirlerini toplayıp, “Bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle bir şey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim” buyurmuş.
Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar.
Sonunda, bir gün yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar.
Sultan “Tamam, işte bu” demiş.
Yüzüğün üzerinde “Bu da Geçer Yahu” yazıyormuş.
Hikayenin bütününü rahmetli anneme anlattığımda, ”Geçer, geçer amma; delip de geçmemesine dikkat etmek lazım” demişti.
İkinci 12 Eylül Anayasası’nın yargıya ilişkin düzenlemelerine şöyle bir bakın lütfen.
Teğet falan geçmeyecek, tam ortadan delip geçecek hükümler olduğunu göreceksiniz.
Şimdiden yazıya geçiriyorum ki, eski oyuncuları, semtleri, Kenan Paşa’nın sopasını unuttuğunuz gibi bugün söylenenleri de unutunca çıkarıp göstereyim.
Bunlar da gelip geçer amma, delip de geçmemesi için, dikkatli olalım.
Sazan değil olacakları sezen...
Adam gibi adam...
Kadın gibi kadın, olalım.

Haberin Devamı

Takıntılı okuruma cevap...
BİR okuyucum var, taktı bana...
Sık sık mail gönderiyor ve bayağı bayağı hesap soruyor:
“Yazılarınızda ele aldığınız konular İzmir için, İzmirli için hep hayati değerdedir. Sizi cân-ı gönülden kutlarım.
Ancak geçen hafta Çeşme ile ilgili bir karar alındı. 4.5 yıldan beri beklenen bu kararda Çeşme’de yüksek bina ve otel yapımına izin çıkmış.
Sadece otel deseler hadi turizm için gerekli falan diyerek bir gerekçe bulunur ama ‘bina’ deyince işin içine apartmanlar da giriyor. Bu konuda sizden hiç ses çıkmadı. Bu konuyu bizlerin anlayacağı bir şekilde gündeme getirebilir misiniz?
* * *
Önceki gün bir tane daha gönderdi:
Size, İl Genel Meclisi’nin aldığı bu karar İzmirliler için iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? diye sormuştum.
Herhalde ya bu konuyu hâlâ inceliyorsunuz, ya da yazılacak daha önemli herkesi ilgilendiren konular vardı listenizde. Mesela sucuklu yumurta hikayeniz gibi. Ne diyelim afiyet olsun.
Saygılarımla-İ.D.”
* * *
Kırk yılda bir sucuklu yumurta yiyelim dedik, başımıza gelmeyen kalmadı.
Neyse...
Okuyucularım “velinimetimdir.” Sordu mu işi gücü bırakıp araştıracaksın.
Öyle yaptım.
İl Genel Meclisi’nde onaylanan Çeşme Planları, ilçeyi öyle çok katlı yapılaşmaya falan açmıyor.
Yani, Çeşme’yi Kuşadası, Bodrum’a dönüştürecek bir plan değil.
Yazlıklara yine iki katlı ve bahçeli olma koşuluyla inşaat izni verilecek.
Umarım sevgili İ.D.’nin duyduğu endişeyi giderebilmişimdir.
Ricam şu: Lütfen bir daha benim sucuklu yumurtama takmayın, olur mu?..