Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları

Ben bu yaşıma kadar hiç bu kadar gaza gelmemiştim.
Bir halt işledim ki, dostlar başına...
Günlerden beri, aklıma geldikçe; “vah.. vah.. oğlum sen ne yaptın böyle” diye kafamı duvarlara vuruyorum.
Kafamı, her fırsatta “kafasız Hamdi” diye yumruklarken, benim dünyanın en güzel ikinci eşi sevgili karım Meltem Hanım, karşıma geçip kıs-kıs gülüyor.

Öyle bir söz verdim, öyle bir kağıt parçasının altına imza attım ki, ben bile şaşkınım.
İyi olacağı kesin.
Ama, nasıl altından kalkacağımı bilemiyorum.
Altını imzaladığım kağıda göre, benim 9 Eylül 2012, saat 24 itibariyle, 40 yıldır büyük keyif alarak içtiğim sigarayı bırakmam gerekiyor!
Offffffffffffffff; bakar mısınız şu halime?

Kanıma girenleri, bana böyle bir taahhütname imzalatanları sözde bugüne kadar “dost” bilirdim.
Onlar “iyi” bir iş başarmanın gururunu paylaşırken, ben oturduğum koltukta, “eşek tepmiş adam” gibi sersem-sabalak, ne olup-bittiğini anlamaya çalışan geri zekalılar gibi yüzlerine bakıyordum.
Medikal Park İzmir Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zafer Beken, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Veysi Kubba, Genel Müdür Yardımcısı Dr. Zeki Hozer ve benim çok sevgili can kardeşim-arkadaşım Erol Yaraş...

Bırakıyorum... Bırakıyorum...

Oturup sohbet ederken, bir gaz... Bir gaz...
Kendimi beyaz kağıdın üzerine, dikte ettirdiklerini yazıp imzalarken buldum.
Ayıldım ama; iş işten geçmişti.
Kağıdı elimden alıp, apar topar hepsi altına, “tanıklar” yazıp imzaları basıp çekmeceye kilitleyiverdiler.
Anlayacağınız iş bitti.

Şöyle yazmışım:
09.09.2012 tarihinde, gece 24.00’e kadar içeceğim sigarayı, 10.09.2012, saat 00.00 itibariyle bırakacağıma, namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum.
İmza: Hamdi Türkmen
Tanıklar: Dr. Zafer Beken-Veysi Kubba-Dr. Zeki Hozer-Erol Yaraş...
Beni seven okurlarımdan;
Bu kutsal ve mübarek günlerde; namusum ve şerefim üzerine verdiğim bu sözü tutabilmem için, Allah’ın bana, akıl-güç-sabır-direnme ve kolaylık ile esenlikler vermesi için bol bol dua etmelerini rica ediyorum.
Sigaradan kurtuluşum için buna gerçekten çok ihtiyacım var..

Haberin Devamı

Bu yazı, tatil yapmayanlara

Haberin Devamı

Yaz tatiline hiç çıkmayanlar ile;
İlk bölümünü Mayıs-Haziran’da tamamlayıp yeniden hazırlık yapanlar, bu satırları mutlaka okumalı.
Hep hükümetler, bakanlıklar teşvik edecek değil ya; ben de 11 Ağustos-27 Ağustos arası tatile çıkacak bir dostun, “tatil keyfini” kendi anlatımıyla paylaşmak istiyorum.
Kimbilir belki özenirsiniz de, yarın müdürünüze gidip, “haydi bana müsaade, hoşçakalın” dersiniz:
Nihayet denize girmek, güneşlenmek -akşam bakla ezmesiyle mideyi sıvadıktan sonra - nar gibi kızarmış taptaze bir tabak balığı, midemde, Kulüp, Karakafa Efe, Altınbaş, ya da Tekirdağ içinde yüzdürmek, üstünü roka ile örterken biraz Cumbo ilavesinde bulunmak...
Közlenmiş biber, deniz börülcesi, köpoğlu ve patlıcan salatalarını, yoğurtlu semizotu, acılı, bilmem ne mezesi ve garsonun diğer getirdiklerini sıraya koyarak nihayet, dondurmalı sıcak helva üstüne, kavunla tamamlamak...
Sonra da kalkarken bir şişe soda, daha ziyade, birden fazla soda içmek...
İşte 11 Ağustos’tan 27 Ağustos’a kadar programımın bilimsel sıralaması...
Bitmedi.
Geçen yıl davetli olduğum 85 yıldızlı harika bir otelde olduğu gibi, bu tatili geçireceğim pansiyonda MÜZİK YOOOOK!
O, deniz kenarında mis gibi çam kokan çam ormanının içindeki otelde müzik (!) vardı:
GÜM GÜM GÜM... AVA-HUVA-ZZAAZU... MAZA ZUKA ATAKAMA... ZARUZU... ZURAZAAAAAAAAAAAAAA
YUPPİİİİİİİİİ... GÜM... GÜM... GÜM...
Saniyede 2 güm, dakikada 120 güm, saatte 7200 güm!
Saat 00.10’dan ertesi gün sabaha karşı saat 03.00’e kadar tam 17 saat...
17 saat X 7200=122.400 güm.
10 günde 1.224.000 güm.
Eve döndüğümüzde kafalarımız kapıdan geçmedi.
Kapıcı var kuvvetiyle itti de ancak geçtik.

Kalacağımız yerde müzik YASAK!...
Daha şimdiden mutluyuz.
Adresim; Datça, Ovabükü, Belinda pansiyon.
Hoşçakalınız, tekrar görüşelim.
Haluk Tarcan.

Haberin Devamı

Sabah alışkanlıkları

Hiç merak ettiniz mi; çalışanlar evde kaç dakikada hazırlanıyor?
İşyerlerinde mesai başlamadan en çok ne yapılıyor?
Çalışanların sabah alışkanlıkları:
Kimimizin hazırlanması bir saat sürüyor, kimimiz de uyandıktan 10 dakika sonra evden çıkıyoruz.
Çay içmeden çalışmaya başlamayanımız da var, doğruca mesaiye başlayan da...
İşte sonuçlar:
Evde erkekler 10-15 dakikada hazırlanırken, kadınlarda bu süre 30 dakikayı buluyor.
Çalışanların yarısı evde, yarıya yakını işyerinde kahvaltı ediyor.
Çalışanlar, işe başlamadan önce kahvaltı edip internette geziniyor.
Katılımcıların sadece yüzde 22’si, işe varır varmaz çalışmaya başlıyor, diğerleri 10 dakika başka şeylerle ilgileniyor.
İşe başlamadan önce en çok yapılan şey, çay-kahve içmek.
Çalışanların yüzde 6’sı, hiç kahvaltı etmiyor.

Evde hazırlanmanız ne kadar sürüyor?
Anket sonuçlarına göre erkek çalışanların çoğu hazırlanma süresini “En fazla 10 dakika” olarak cevapladı.
En fazla 10 dakika: Yüzde 27...
Yaklaşık yarım saat: Yüzde 21...
15 dakika: Yüzde 19...
5 dakika: Yüzde 12...
2-3 dakika: Yüzde 8...

Kadınlarda ise bu süre 20-25 dakika aralığına çıkıyor:
20-25 dakika: Yüzde 26...
Yaklaşık yarım saat: Yüzde 22...
15 dakika: Yüzde 20...
5-10 dakika: Yüzde 14...
40-45 dakika: Yüzde 13...
Yaklaşık 1 saat: Yüzde 5...

Kahvaltınızı nerede yapıyorsunuz?
Evde: Yüzde 50...
İşte: Yüzde 44...
Kahvaltı etmiyorum: Yüzde 6...

Sabah işte önce ne yapıyorsunuz?
Çay-kahve içiyorum: Yüzde 25...
Direkt çalışmaya başlıyorum: Yüzde 22...
Kahvaltı ediyorum: 21...
İnternette geziniyorum: Yüzde 16...
Sohbet ediyorum: Yüzde 15...
Ev-aileyle ilgili telefon görüşmeleri: Yüzde 1...

Hüseyin Aslan nereye koşuyor?

Önce Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir metropolündeki muhtarları iftarda topladı.
Aynı gün elime geçen davetiyeye baktım;
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan aynı grubu iki gün sonra Kaya Otel’e davet etmiş.
Aslan’ın bir de notu var:
“Kent Yenileme ve Kentsel Dönüşüm ile ilgili bilgilendirme.”
Bereket, sevgi, dayanışma ve paylaşma ayı olan Ramazan’da, iftar sofrası ve Kentsel Dönüşüm.
Üstelik de Aziz Kocaoğlu’nun davetinden 48 saat sonra.
Bu Hüseyin Aslan kendisini tanıdığımdan bu yana, muhtarlarımıza ve muhtarlık kurumuna özel bir ilgi duyuyor ve önem veriyor.
Neden ki?
Aslan’a göre bu sevginin ve yaklaşımın temelinde, demokrasiye olan inanç yatıyor.
Bir de Aslan, insan ve hizmet odaklı görev yapan muhtarların; hak ettikleri noktanın uzağında, çeşitli ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya olduklarını, bu nedenle; “Muhtarlarımızın ekonomik sorunları acilen çözülmeli, yetkileri yeniden düzenlenmeli; sosyal statüleri çok daha saygın hale getirilmelidirler. Muhtarlarımız, yerel yönetim halkasında, daha etkin konumda olmalıdırlar” diyor.
Bu Hüseyin Aslan çok akıllı ve “yürekli” bir adam.
Ege-Koop olarak, bugüne kadar, kimsenin konut yapmaya cesaret edemediği, şehir merkezi dışındaki yerlerde; planlı, altyapılı, çevre dokusu olan 26 bin konuttan oluşan 11 ayrı proje uygulayarak, adı kon­mamış bir “Kentsel Dönüşüm” operasyonunu 1984 yılından bu yana, yaklaşık 30 yıldır başarıyla gerçekleştiriyor.
Muhtarlarımız da bunun farkında.
Oruçlar dualarla açılıp, çaylar içilirken, muhtarlardan ilginç bir teklif yapılıyor:
“Aslan Başkan, bu çizmeleri giy, bu bareti tak ve çık artık ortaya... Şu İzmir’e el at; düzelt, geliştir ve yenile şu İzmir’i...”
Buyrun bakalım; dertsiz başa, dert yaratacak bir talep!
Anladığım kadarıyla, 1000’e yakın muhtar, iftar yemeğinde Hüseyin Aslan’a bir tek “Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ol” demedikleri kalmış.
Daha doğrusu söylemişler bu söylemleri, şartlar ve koşullar nedeniyle biraz “üstü kapalı” olmuş.
Ne diyelim, hayırlısı olsun.