“ÖNCE biz geldik, sonra onlar geldi!...”
Tıpkı, mahalle aralarındaki çocuk oyunlarında geçerli olabilecek böyle bir mantık, “çevreye verilen zararın” ya da “çevreye verilen rahatsızlığın” mantıklı açıklaması olabilir mi?
Yer İzmir ise oluyor.
İzmir Menemen Serbest Bölge A.Ş. (Deri Organize Sanayi Bölgesi) yönetiminin böylesine, çevreyi ve doğayı, daha da önemlisi insan yaşamını hiçe sayan bu açıklamasını doğrusu yadırgadım.
Olay şu:
Menemen Deri Organize Sanayi Bölgesi, Yeşildere’den taşınan işyerleri için yapıldı.
Kent dışına taşınırken, arıtma tesisleri kuruldu ve çalıştırılması zorunluluğu getirildi.
Deri Organize Bölgesi’nin çok yakınında Ege-Koop’un, Türkiye’nin en büyük, 2 bin adet bahçeli konut projesi Villakent var.
Deri fabrikalarının çalıştığı bu bölgeden şikayetçiler.
İddiaları şu: Arıtma tesisi çoğu kez çalıştırılmıyor. Arıtma tesisinin çamuru zamanında atılmıyor ve deri üretim artıkları, maalesef yakılarak bertaraf ediliyor..
Sonuç; dayanılmaz bir koku ve baş edilemeyen kara ve sivrisinek istilası..
Villakent sakinleri, haklı olarak şikayetçiler. Sürekli Büyükşehir ve Valiliğin kapısını çalıyorlar.
Bir de basın toplantısı düzenlediler.
Söyledikleri şu:
“Bizim Ege-Koop olarak arıtma tesisini çalıştıran, arıtma çamurunu günlerce bekletmeyen, deri üretim artıklarını yakmayan, bölge insanının taleplerini görmezden gelmeyen, doğaya-çevreye duyarlı bir işletme anlayışıyla sorunumuz olamaz.”
Söylemleri de, istekleri de en doğal hakları değil mi?
* * *
Dericiler ise farklı bir yaklaşım içindeler. Neredeyse, “Kardeşim, nereden çıktınız şimdi siz; gelip buraya ev yaptınız?” demeseler bile bunu söylemeye çalışıyorlar.
Haksızlar...
Çünkü Villakent’in kurulduğu yer, planda “konut” alanı.
O zaman yapılması gereken, çevreye duyarlı bir anlayışla, doğayı korumanın koşullarını yerine getirerek, hem çevrede yaşanları rahatsız etmemek hem doğaya zarar vermemek hem de deri üretimini sürdürmektir.
Seyrek, Maltepe, Ulukent, Koyundere halkının deri sanayicilerinden beklentisi budur.
* * *
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan’dan bir mektup aldım. Hüseyin Bey, “Ege-Koop olarak ithamlarda bulunmuyoruz, gerçekleri dile getiriyoruz” diyor ve ekliyor:
Sorun çözmekten çok soru sormayı tercih eden deri sanayicileri şu sorulara yanıt vermelidirler:
- Acaba İzmir Menemen Deri Organize Sanayi Bölgesi’ne, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü bugüne kadar kaç kez ceza kesmişlerdir?
- Bu cezalar hangi gerekçelerle kesilmiştir ve bu cezalar üzerine yöneticiler, ilgili bakanlığa ve diğer yetkili mercilere yönelik nasıl bir baskıda bulunmuşlardır?
- Menemen Deri Organize Sanayi Bölgesi’nin burada bulunması dericilere kendilerini bölgenin tek sahibi gibi görme hakkı tanır mı?
- İDESBAŞ yetkililerinin ticari ilişkilerde gözlerini insana kapatan hırsı, bölge halkının sağlıklı bir ortamda yaşama hakkına tecavüz etme hakkı verir mi?
- Üretim faaliyetinin her aşamasında arıtma tesisini çalıştırdıklarını kamuoyuna duyuran İzmir Menemen Serbest Bölge A.Ş.’nin en son aldığı ceza nasıl bir cezadır ve hangi gerekçeyle kesilmiştir?
- Villakentliler’in ve bölgede yaşayanların şikayet ettiği rahatsız edici koku, neden hafta içi gece yarısı ve özellikle de hafta sonu hissedilmektedir?
- İDESBAŞ yöneticilerinin vicdanı, insana-çevreye-doğaya zarar vermeme konusunda rahat mıdır?
Aslan, mektubunun sonunda şu öneride bulunuyor: “Bu soruların samimice cevaplandırılması, sorunun çözümü konusunda iyi bir adım olabilir...”
Ne dersiniz derici dostlar?