Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

FEVZİ YILMAZ gibi, hem patron hem de basın emekçisi olan kaç kişi vardır bilemiyorum?
Yılmaz bu iki özelliği taşıyan ender bir gazetecidir. Haftalık Yakın Plan’ın sahibi olan Yılmaz’ın gazetesi, İzmir’de işsiz kalan gazeteciler için adeta bir ekmek kapısıdır.
“Hayır”ı hiç yoktur. Kazandığı bir topan ekmeği, zor durumdaki meslektaşlarıyla bölüşür.
Fevzi ile bir yıla yakın süre Yakın Plan Gazetesi’nde birlikte çalıştık.
Harika, yürekli, çalışkan, gazetesini ayakta tutmaya çalışan bir meslektaşımdır.
Sahibi olduğu gazetede, “Beni tıp tepti” başlıklı yazısını okuyunca çok üzüldüm.
Rahatsız olduğunu duyuyor, ama bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum.
Daha doğrusu, “pişmiş tavuğun başına gelmeyen”leri, Yılmaz’ın yaşadığına hâlâ inanamıyorum. Bu ülkede bir gazeteci böyle sağlık sorunlarıyla boğuşursa, normal vatandaşın başına nelerin geleceğini düşünmek bile istemiyorum.
* * *
Küçücük bir ses teli polipi, minnacık; toplu iğne başı kadar. Gittik Alsancak Devlet Hastanesi’ne.
Dr. İlter Denizoğlu tertemiz yaptı. Harika bir cerrah. Bir ay geçti, ses düzeldi.
Göreve devam derken, zır bir telefon, “Aman hemen gelin bunun huyu iyi değil!...”
Neyin? “Polipinizin...”
Neyse, gittik ve kendimizi bulduk Ege Üniversitesi ameliyathanesinde.
Baktılar; “O kadar da kötü değilmiş” dediler.
“Oh” dedik ama, sevincimiz uzun sürmedi.
Kendimizi kanser tedavi merkezinde bulduk. 40 gün sonra, yine; “tamam düzeldin” dediler.
Derken bir gece vakti nefes yok, gittik ağabey!.. Hayata by-by der gibi... Yani, yarı öldük...
Bir gözümü açtım 9 Eylül Üniversitesi yoğun bakımda, karşımda Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, bana; “Hoş geldin” diyor.
Bizi hayata döndüren Dr. Mustafa Aslıer başarıyla boğazımıza kanül takmış.
Böyle, kanülle yaşamayı da kabullendik.
Bir gün baktım yemede zorlanıyorum. Dert etmedim. Biz yiyormuşuz ama, yarısı mideye, yarısı akciğerlere gidiyormuş.
Bu sefer gittik, göğüs servisine.
Mükemmel bir bayan, hep gülümseyen Dr. Rengin Hanım sağ olsun bizi rahatlattı bir süre...
Dayandık iğnelere günde üç taneden tam 45 tane, yani “kevgire döndük!”
Derken baktık 64 kilo olmuşuz. Hayda, uçacağız abi en küçük bir rüzgârda!...
Yine yattık hastaneye...
Yemeden içmeden kesildik. Mama vereceğiz dediler. Damardan alacakmışız meğerse.
Ama bir baktılar ki; bizim ciğerin yarısını yediklerimiz yemiş!...
Yani, biz yiyeceğimize, ciğer bizi yemiş...
Eksik olmasınlar, Dr. Pınar, Dr. Selin ve Dr. Erman, sanki huzurlu yaşam merkezi doktorları gibi. Hele hemşireler, sanırım eve gittikten sora kesin ayakları havaya dikiyorlardır.
Bir hemşire, bir gecede neredeyse 12 hastaya bakabilir mi? Resmen özveri ve meslek sevgisi, başka izahı yok.
Prof. Dr. Oya İtil, uyguladığı tedaviyle 15 günde akciğerimin yarısını geri verdi.
Ellerinizden öpüyorum Oya hocam...
* * *
Bıktım damardan mama ile beslenmekten.
Beklediğim haber nihayet geliyor: Pazar günü mideme delik açılacak, oradan besleneceğim. Ama sıkıntı bitmiyor ki?
Kan bankasına bağış yapacak iki adam bul diyorlar. Hafta sonu olmuş, saat neredeyse akşamın beşi. Ne yapacağız şimdi?
Kız kardeşim Feray Hazman, elinde telefon, Balçova Belediyesi Danışmanı Ömer ile konuşuyor. Ömer’in sözlerini duydum, gözlerim yaşardı: “Ben abim için değil kanımı, canımı veririm...”
Aranan iki sağlıklı kişi sonunda bulundu.
Mutluyum; pazara iş bitecek, ameliyata hazırız.
* * *
Cumartesi saat 16.30. Birden bir kan boşaldı boğazımdan. Kan durmuyor. Dur, durmaz...
Acil ameliyat dediler. Bu arada kanamam devam ediyor.Tam ameliyathane kapısına geldik, Deli Dumrul hikâyesi gibi; kan bağışınız var mı? diye soruyorlar. Var dedik, ama inanmadılar. Soralım diye bekletiyorlar.
Sonunda girebildik ameliyathaneye.
Ya kan bağışımız olmasaydı?
Beklerken, herhalde sizlere ömür olacaktık.
* * *
Kanı durdurdular ama, ben hâlâ asıl ameliyatımı bekliyorum. Bir gece bir telefonla uyandık. Emekli Tabip Albay Mehmet Sezgin.
Gülen tatlı bir sesle; “Fevzi ağabey, bunca yıldır doktorum, resmen seni tıp tepmiş” demez mi?
Espriyi düşündüm; gerçekten beni tıp tepmiş olabilir mi?
Sağlıkla kalın, bol nefes alın!...