Deniz Baykal, dört gündür İzmir’de...
Dünya umurumda değil
HİÇ bir haber beni etkilemiyor.
“Ne olursa olsun, bana ne kardeşim!” modundayım.
Dünya yansa umurumda değil.
Yansa n’olcak?
İçinde iki karış keçem yok.
Hem kendime dert edinip “Organize işleri”, ”Gül gibi organizasyonları” yazıyorum da ne oluyor?
Dünyayı ben kurtaracak değilim ya.
Zaten dünyayı kurtarmaya hevesli dünya kadar adam var.
Van minüt yani...
Anlaşalım, bugün hiç üzerime gelmeyin,
Beni kendi halime bırakın...
* * *
Genel Kurmay Başkanı seçilememiş.
Ankara pimi çekilmiş el bombası gibiymiş.
Hiç merak etmeyin pim yerine takılır, Genel Kurmay Başkanı seçilir.
İlk defa yaşamıyoruz ya.
1977 yılında da benzer bir olay yaşanmıştı nitekim. Ve Kenan Paşa da üç-dört sıra atlayarak, önce Kara Kuvvetleri Komutanı, ardından da Genel Kurmay Başkanı olmuştu.
Sonra da üç vakte kalmadan ihtilal yapmıştı netekim!...
Çözülür, çözülür gerilmeyin. Ben zaten hiç ilgilenmiyorum.
* * *
Ece Erken’le Erdal Acar’ın bir hafta süren ve naklen yayınlanan aşkları bitmiş.
“Tuh ya” diyecek halde değilim.
Bana ne?...
Dolar tepetaklakmış. Borsada rüzgâr ters dönmüş, Euro felçmiş...
Hiç biriyle işim olmaz.
Ertuğrul Özkök Ergenekon yazılarını, mahalle baskısı sebebiyle yazıyormuş.
Ama aklı fikri Marilyn Monreo’nun “Mahrem Yazılar” adıyla yayınlanacak anılarındaymış...
Yazma kardeşim.
Hiç derdim değil, bize ne, bana ne?
Diğeri; yani Kültür ve Turizm Bakanı olan adaşı da akıllı insanların anayasa değişikliğine evet diyeceğini söylemiş. Yani Gâvur İzmir’den sonra ikinci unvanımız da hazır: Aptal İzmir...
Çok tasamdı...
Hem Gâvur, hem Aptal. Bundan iyisi Şam’da kayısı.
* * *
Bu pazar beni ilgilendiren tek şey var.
Sabah kahvaltısında yiyeceğim sucuklu yumurta.
Sucuklar uygun kalınlıkta kesilecek, tavaya yayılacak.
Üzerine de iki yumurta.
Yumurtalar tam kıvamında pişmeli.
Tavayı masaya getirdiklerinde yumurtaların sarısı kubbeli kubbeli durmalı.
Kubbeler de bıngıl bıngıl olacak.
Trabzon ekmeğinden büyük bir lokmayı alıp yumurtanın sarısına banınca sarı kubbeler pörtleyecek, tavaya yayılacak.
Yanında demli çay...
* * *
Ne anlatmaya mı çalışıyorum?
Bir yıldır, tuzu sıfırladım.
Tansiyonu kontrol altına aldım.
Son kontrolde doktor abartmamak kaydıyla pazar sabahı sucuklu yumurta yiyebileceğimi söyledi.
Dünden beri kafamda sucuklu yumurtadan başka bir şey yok sizin anlayacağınız.
Siz bu yazıyı okurken biz sucuklu yumurtayla birbirimize kavuşmuş olacağız.
Üç yüz altmış beş günlük hasretten sonra muhteşem bir birliktelik yaşayacağız.
Ben sucuklu yumurtama kavuşayım da, gerisinden bana ne kardeşim...
Kalın sağlıcakla (!...)