BİR gün okşuyorsun, ertesi gün dövüyorsun; diyeceksiniz ama...
Dost acı söylermiş...
12 Eylül’e şunun şurasında sadece 44 gün kaldı.
Yani referandum için geri sayım başladı.
Seversiniz, sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz, iktidar partisi AK Parti, İzmir’de, teşkilatlarıyla, milletvekilleriyle bu sıcaklarda “arı” gibi çalışıyor.
Kitapçıklar bastırıyor, bölge toplantıları yapıyor, kapı kapı dolaşıp halka Anayasa değişikliklerini, niçin “evet” demeleri gerektiğini basit ama akılda kalıcı ve etkileyici biçimde anlatıyor.
Tıpkı “karıncalar” gibi...
Ya CHP?
Ağustos Böcekleri’ni aratmadıklarını söyleyebilirim.
Devamlı ötüyorlar ama, icraat “sıfır...”
Daha ne il başkanını, ne bir ilçe başkanını ne de tatile giren Meclis nedeniyle İzmir’e dönen bir milletvekilini, referandum ile ilgili çalışırken, konuşurken gördüm.
Ama hepsinin, “tatil” yaptığını ve yorgunluk atmak için deniz kenarında rakı-balık muhabbetiyle vakit geçirdiklerini söyleyebilirim.
İyi tatiller beyler!...
* * *
CHP gerçekten çok ilginç bir parti.
Eskiden, taban koşturur, genel başkan Ankara’dan dışarı çıkmaz, oturur diye eleştirilirdi.
Büyük değişiklik yaşandı.
Şimdi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hiç durmuyor.
Her gün Ankara dışında Anadolu’yu karış-karış dolaşıyor.
Ne durmak biliyor ne de yorulmak...
Başbakan’ı, kendi silahıyla vuruyor.
Meydanları aşındırıyor. Mahalle mahalle kentleri arşınlıyor.
Yani tam tersi yaşanıyor.
Genel Başkan koşuyor, partinin “tabanı” oturuyor.
Sanki üzerlerine “ölü toprağı” serpilmiş gibi.
Tembel, miskin miskin bekliyorlar...
Bir de neyi beklediklerini bilebilseler!...
* * *
Görünen köy kılavuz istemez beyler...
“Evet” cephesinde AK Parti, “hayır” cephesinde MHP çok etkin.
İl Başkanı Ömür Kabak, referandum ile yatıp, “evet” ile kalkıyor.
MHP’de Musavvat Dervişoğlu kolları sıvadı ve sokağa çıktı.
Sürekli ekşın(!) vaziyette...
Kampanyalar başlatıyor. Bölge toplantılarını organize ediyor.
Partisinin teşkilatını da MHP’li seçmeni de “uyanık” ve “diri” tutuyor.
CHP’de durum ise, yukarıda anlattığım gibi.
Parti İzmir’de “Hababam Sınıfı”nın, haylaz ve tembel öğrencileri gibi.
Zayıf ve yetersiz diyeceğim ama, kampanya olarak o bile ortada yok ki?
Başkasına güvenmek kadar kötü bir huy yoktur.
“İzmirli seçmen nasıl olsa ‘hayır’ der” mantığıyla, bu kenti “çantada keklik” gibi görmek ise en büyük yanlıştır.
Çıkış zordur ama iniş ve düşüş çok kolay, bir anda olur.
Kimse neye uğradığını anlayamadan şaşırıp kalır.
CHP tam zor olanı (çıkışı) başarmak üzereyken, kolay olanı (düşüşü) yaşamak istemiyorsa, toparlanmak ve silkinmek, kendine gelmek zorundadır.