Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

29 Mart’taki oyumun çok çok üstündeyim



Bakın, seçimlerde yüzde 56 oy almış bir belediye başkanıyım. Biz son stratejik planlama için bir araştırma yaptırdık.Şu anda Başkana, yani ben Aziz Kocaoğlu’na ve çalıştığımız birimlere güven, 29 Mart’ta aldığımız oyun çok çok üstünde...

SÖZ nereden nereye geldi? Teypte kayıtlı konuşmaya bakıyorum, İnciraltı’nı detaylı bir şekilde didiklerken, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bir cümlesi dikkatimi çekiyor.
Aynen şöyle:
“Şimdi ben, demişim ki burada (İnciraltı’nda) şunu yapacağım demişim. İnciraltı’nda, sağlık yatırımları olacak, buna göre planlayacağım, bilmem ne yapacağım, onu, bunu yapacağım, EXPO yapacağım demişim, yola çıkmışım. Dosya hazırlamışım.
2020’de ben adamların kapısına tekrar gidersem, kardeşim sen ne yaptın burayı diye sormazlar mı?
Sen sormaz mısın bana?”
”Sorarım” diyorum.
O, devam ediyor:
“Sorarsın tabi. Hamdi Türkmen olarak sen, “Aziz Kocaoğlu, sen ne yaptın burada. Aynı belediye başkanısın. Hükümet söz verdi. Arkadaşlarınla ne yaptınız buraya Allah’ını seversen, demez misin?”
3 dönem daha İzmir’in başkanıyım


Durun bir dakika... 2020 EXPO’dan söz ediyorsunuz. Burada siz ‘örtülü’ de olsa, bir dönem daha Büyükşehir’e aday olacağınızı mı söylemiş oldunuz? Hatta 2020 deyince, birkaç dönem daha mı?
Gülümsüyor...
“Ne sanıyorsunuz, bizim üç dönem daha var önümüzde, 81 yaşına kadar.

81 yaşına kadar mı? CHP’de gelenek bu galiba?
Kahkahayı basıyor, uzun süre karşılıklı gülüyoruz...
Sonrasında, “karıştırma” dercesine;
“Hamdi Türkmen, sen de kalkıp şimdi çanak tutma” diyor.

İzmir’de başlanılan işlerin bitmemesiyle ilgili sürekli şikayetler var. Siz, seçimlerden hemen sonra ‘İzmir için el ele’ sloganıyla, kentin kalkınmasına yönelik ve kenti ortak akıl ile yönetmek için bir heyet kurdunuz. Neler yaptınız?
Bu birlikteliğin ilk eylemi VOB’tu. Önemli bir çıkarma yapıldı İstanbul’a.
Siz, nasıl bir çalışma arzu ediyorsunuz?
Kısacası ne istiyorsunuz?
Bir de 29 Mart’ta aşağı yukarı yüzde 55 oranında bir oy aldınız, İzmirliler’in güvenini kazandınız...
Araya giriyor, gülümseyerek;
“Yüzde 55 değil, yüzde 56 Sayın Türkmen. Yüzde bir oyumu niye yiyorsunuz? diye düzeltiyor.

Peki, yüzde 56 diyorum...
Güveninirlik oranı yüzde 80 mi?
Soruma devam ediyorum:
- Yüzde 56 oy aldınız. Bu da çok büyük bir güven göstergesi. Demek ki İzmirli size güveniyor. Siz İzmir’i nasıl yönetmek istiyorsunuz?
“Bakın, seçimlerde yüzde 56 oy almış bir belediye başkanıyım.
Biz son stratejik planlama için bir araştırma yaptırdık.
Şu anda Başkana, yani ben Aziz Kocaoğlu’na ve çalıştığımız birimlere güven, 29 Mart’ta aldığımız oyun çok çok üstünde.
Oy ayrı şey, güven ayrı şey.
Ama şu anda İzmir’de bize duyulan güven çok çok yüksek.”

Bir yüzde verebilir misiniz?
“Seçimlerde aldığım oyun yani yüzde 56’nın çok çok üstünde”

Kaç yani? Yüzde 60 mı, yoksa 70 mi? Başınızla onay vermediğinize göre yüzde 80 mi?
“Öyle bir şey... Vatandaşın, size oy vermiş insanların size olan güvenleri tam.
Bugün bazı planlarımıza karşı çıkanlara da söyleyecek sözüm yok. Ben doğru düşünüyorum onlar yanlış, diyemezsiniz. Böyle bir şey söyleyemezsiniz ki?
Çünkü sizin planlama anlayışınız, kente bakışınız farklı. Tabi benim şahsi bakışımla ilgili de değil.
Çünkü ben şehir plancısı değilim, mimar da değilim. Ben iktisatçıyım. Ben para yönetmekten anlarım. Ama ben şehir planlamasından anlamam. Ne yapıyoruz, oturup çalışıyoruz. Çalışmayı seviyorum. Saatlerce çalışabiliyorum, günlerce çalışabiliyorum. Tartışıyoruz, konuşuyoruz.
Şimdi kentin hangi noktasında ne olup ne olamayacağını, ben biliyorum
Biz bir de Nazım İmar Planı yaptık. Kentin her 100 dönümünü konuştuk. Ulaşım Master Planı yaptık. Stratejik plan yaptık. Bunlar zaten sana kenti öğretiyor. “

İzmir’de hep bir metro konuşuluyor, şu konuşuluyor, bu konuşuluyor. Bir de kentin ihtiyaçlarına yönelik bir çalışma mutlaka yapılıyordur. Ama ben çok fazla görmüyorum. Mesela bu şehrin en büyük problemlerinden bir tanesi otopark. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
“Yapıyoruz işte.”

Nereye?
“Alsancak Hocazade Camisi’nin karşısına yapıyoruz.”

Orası sorunlu değil miydi?
“Kamulaştırıyoruz. Bugün İzmir’de kamu yararına yaptığımız, kentin geleceği için yaptığımız kamulaştırmalar 400 trilyon lirayı buldu.

400 trilyon lira. Sadece sizin görev süreniz içerisinde, öyle mi?
“Evet...”

Hala paranız var mı? Hoş, azalmış olmalı ki, kredi kullandınız?
“Kredi kullandım. Borcu kaçta almışım, nereye getirmişim, ona bakın. Tabi kullanacağım. İş yapıyorum.

Belediyeyi ne kadar borçla aldınız, şu anda ne kadar borcunuz var?
“Boşver şimdi bunları. Yok, şu an benim de aklım da yok.”


‘Seçimden sonra kuzu gibiyim’
Hiç kendinize kızdığınız oluyor mu sizin? Sizden önce yapılmış proje hatalarını söyle miyorsunuz? Bir takım şeyleri üstleniyorsunuz. Ama ondan sonra da bir patlama noktasına geliyorsunuz.
“Patlamıyoruz ya...
Yok ya, ne zaman patladım ben!..
Seçimden sonra kuzu gibiyim. Öyle basına yansıtıldığı gibi Danışma Kurulu’nda ben bir şey konuşmadım ki?... Kimseye de bir şey söylemedim.
Boş atıp dolu tutuyorlar.”
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile yaptığımız sohbetten geriye bazı bölümler kaldı. Örneğin İnciraltı’ndaki detaylar.
Bunları da sizlerle paylaşacağım.
Tabi, bu röportaj ile ilgili benim de görüşlerim, düşüncelerim var. Bunları da sizlerle köşe yazılarımda aktarmaya çalışacağım.


29 Mart’taki oyumun çok çok üstündeyim


‘İzmir, İzmir gibi olacak’
Biraz Agora ve müze projenizden de bahseder misiniz?
“Bunların hepsi yapılacak ve bu kent gerçekten, gerçek kimliğine kavuşacak ve İzmir, İzmir gibi olacak.. .Benim şu belli başlı projelerim, metrolar falan filan bittiğinde, fuar bittiğinde; ki burası kongre merkezi olacak.15 - 20 bin kişilik kongre merkezi oluyor. Türkiye’de yok böyle bir şey, İzmir gerçek kimliğine kavuşacak.”

Bir de bir müze projeniz vardı?
“Evet var. Onun da yeri kafamızda oluşmaya başlıyor.”

Kafanızda bir yer var mı?
“Oluşuyor yavaş yavaş...”

Son sözünüz ne olur desem?
“Son olarak söylemek istediğim bir şey; yani kentin kalkınması için, biz meslek olarak da yetişme olarak da, bugüne kadar ki yaşam çizgimizde, kenti kalkındırmak istiyoruz.
Ama koruyarak kalkındırmak istiyoruz. Ve koruyarak da kalkındırılabileceğini, iş yapılabileceğini geçtiğimiz süreçte gösterdik. İzmir halkının teveccühleri oldu, sağ olsunlar, desteklediler. Onlar için çalışacağız... Çalışıyoruz...”

Bu sizin son sözünüzdü. Bir de benim olacak? CHP İl Danışma Kurulu’nda bir konuşma yaptınız,’deli’ ve yazılanlar çizilenler için ‘yalan’ sözcüğünü kullandınız.
Gerçekten bu kentte, özellikle bizim meslekte bir ‘deli’ var mı? Yazılanlar da hep yanlış ve yalan mı?
“Bir kere bahsettiğiniz toplantıda, orada en ufak bir olumsuzluk dahi geçmedi. Benim bildiğim CHP’nin ocağında 50 küsür senedir bulunuyorum. Zaman zaman uzak durdum. Zaman zaman tam göbeğine girdim. Çocuk yaşımdan itibaren.
En iyi, en başarılı toplantıydı bu bahsettiğiniz Danışma Kurulu. Bakma sen atılan manşetlere bilmem neye. Hiçbir şey yoktu. Kemal (Karataş) konuştu, işte saraylarda oturmasınlar, sanki sarayda oturan varmış gibi. Danışma Kurulu’nda kurultay delegesi olarak konuştu, ondan sonra kimse bir şey söylemedi.
Bu konuşmaya ne ben cevap verdim, ne bir şey. Hiçbir şey olmadı. Vermem de zaten, ne vereceğim ki?
Yani hiçbir tartışma da olmadı. Çünkü bize de bir saatten fazla zaman vermişlerdi, Danışma Kurulu’nda, biz kente ne yapacağımızla ilgili bilgilendirdik. Projeler hakkında, bakışımız hakkında, tarım, turizm, v.s. ne yapıyoruz, ne ediyoruz, niye bunları yapıyoruz, anlattık.”