Raymond Anthony Thomas, III. Yani üç kuşaktır dedesi, babası ve kendisi aynı ismi taşıyorlar. Kraliyet ailesi gibi. Ama kendisi Pennsylvanialı zengin bir ailenin çocuğu. 4 yıldızlı general ve tam 40 madalya almış. Karacı ama paraşütçülük eğitimi almış ve Hava Kuvvetleri’nde de görev yapmış. Baba Bush’un önce Panama işgalinde daha sonra Körfez Savaşında bulunmuş. O günden beri Kuveyt, Irak, Afganistan ve tabii Suriye’de görev yapmış; Amerikan Merkezi İstihbarat Dairesi CIA’de başkan yardımcısı olarak çalışmış. En son ABD Özel Harekât Kuvvetleri komutanı iken, emekli olmuş.
Şimdi, Allah bilir, ne iş yapıyor.
ABD’nin derinlerin derini devlet kademelerinde bulunmuş bir kişi, emekli edilip, balık tutmaya gönderilmez.
Kendisi bütün bu ağır ve ciddi görevlerine mukabil müşteri ilişkileri ve marka yönetimi gibi reklamcılık ve iletişim işlerinden anlayan bir kişi olsa gerek,
22 Temmuz 2017 tarihli Reuters haberinde YPG’ye bir “marka sorunu” olduğunu söylediğini anlatıyor.
Habere göre, emekli Org. Thomas’ın, ABD Özel Harekât Dairesi Başkanı iken, 2015’te Türkiye’nin PYD ve YPG’nin terörist bağlantıları olduğunu bildiğinden haberi vardı. “Türkiye’nin kaygıları bana iletilmişti,” diyen ABD’li general devam ediyor:
“Kelimenin tam anlamıyla onlara ters bir oyun oynadık: YPG’ye ‘Sizin markanızı değiştirmeniz gerekir. YPG’ten başka kendinize ne isim verebilirsiniz?’ diye sordum. Bir gün içinde Suriye Demokratik Güçleri adını bildirdiler. Aslında isme ‘demokratik’ kelimesini sıkıştırmak parlak bir vuruş oldu.”
Org. Thomas, Colorado’da Aspen Güvenlik Forumu’ndaki konuşmasında, o sırada açıklama yapan ve SDG’ye silah ve teçhizat yardımının artırılacağını söyleyen ABD Savunma Jim Mattis’in konuşmasına da değiniyor, “Bu yapılabilir ama YPG ile PKK arasındaki bağlantılar sorun olacaktır” diyor ve devam ediyor:
“Bu yeni markanın tutması için çaba göstermeleri gerekir. Eski ürünle bağlarını sürdürürlerse, özellikle PKK ile bağlarını devam ettirirlerse, ilişkileri çok güçlüklerle karşılaşır.”
Yani YPG’nin gerçekte PKK’nın bir uzantısı olduğunu, aynı kişiler tarafından yönetildiğini biliyorlardı ve halen de biliyorlar. Ortada, Türkiye’nin karşısında birkaç saat içinde çözülen DAEŞ’ten başka bir DAEŞ olmadığı, PYD veya YPG veya generallerin verdiği son isimle SDG’nin DAEŞ ile giriştiği herhangi bir “mücadele” olmadığını dünya âlem biliyor. Generaller kıvrak zekâ oyunları ile PKK’nin Suriye şubesini ne kadar boyasalar da Başkan Biden’ın Kongre’ye mektubu, Türkiye’nin SDG’ye engel olmasının DAEŞ’le mücadeleye zarar verdiği koca bir yalandan ibaret olarak kalıyor.
Biden’ın her adımı, iki yıl önceki “Erdoğan bedelini ödeyecek” sözünde kararlı olduğunu gösteriyor. Kongre’deki Suriye’nin yerini bile haritada gösteremeyecek birkaç senatör ve milletvekiline göndermiş bile olsa Biden’ın Türkiye’yi açıkça itham eden son SDG mektubu, Suriye’nin bölünmesi ve orada bir PKK devleti kurulması planının değişmediğinin kanıtıdır.