Rahmetli hocamız Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20’nci Yüzyıl Siyasal Tarihi isimli devasa eserinde, Rusya analizlerinin çoğunu, 1853-1856 Kırım Savaşı’nda Rusya’nın uğradığı yenilgiye dayıyordu. Rusya kendisine Karadeniz kapısının kapandığını görünce, bugünkü sınırlarını elde edinceye kadar sürdüreceği Asya macerasına atılmış ve bugün sahip olduğu “dünyanın en geniş ülkesi” sıfatını edininceye kadar da durmamıştır.
Ukrayna, ne kadar geniş görünürse görünsün, Rusya’nın 30’da biri kadar bir ülkedir; Rusya’nın Ukrayna’yı veya onun bir iki ilini, hatta Kırım’ı arazisine katmakla elde edeceği bir kazanç yoktur. Olaya Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki gelişmeler, özellikle NATO’nun genişlemesi çerçevesinden bakarsak, şu andaki Ukrayna felaketine yol açan faktörü daha rahat görürüz. Sovyetlerin feshinden sekiz yıl sonra, Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti, 2004’te Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, 2009’da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017’de Karadağ ve nihayet önceki yıl Kuzey Makedonya, NATO’ya üye olarak alındılar. Bu tarihte, Bosna-Hersek, Gürcistan ve Ukrayna’nın da NATO’ya katılmak istedikleri açıklandı. 2004’te Rusya hala Sovyet-sonrası sarsıntılardan kurtulamamıştı; bundan sonraki dalgalarda NATO üyesi olan dört ülke ise Rusya açısından kayda değer tehdit sayılmazdı. Ancak Gürcistan ve Ukrayna ile, Putin’in “Anavatanın NATO tarafından kuşatılması” diye nitelediği olay tamamlanmış olacaktı.
Bu olgu Putin’in o kadar korkuttu ki, ülkesine günde 20 milyar dolara mal olan bir savaşı göze aldı.
Savaşın asıl faturasının masum Ukrayna halkına çıkacağı anlaşılıyor. Ama omuzdan atılan roketleri ve onların atıldığı rampaları imal edenler çok mutlu olsalar gerek; çünkü 25’e yakın ülke, Rus tanklarına ve toplarına karşı koyabilsinler diye, bu silahları çerez gibi Ukraynalılara dağıtıyorlar.
Bu silahlarla ve askeri eğitim almamış sivillerle Rusya’yı durdurmak mümkün değilse de, birkaç Rus zırhlısının, içindeki askerlerle vurulması sonrası, Rusya’nın (“Ukrayna diye bir ülke-millet yoktur!” diyerek, kuşatma korkusunun, aklıselimini tamamen elinden aldığını ortaya koymuş olan) liderinin, başlattığı bu işgali tam bir katliama çevirmesine yetebilir. Şu anda yapılacak şey, Ukrayna’ya silah vermek, Rusya’nın ticaretini engellemeye çalışmak değil, iki başkanı, Zelenski ve Putin’i bir masada buluşturmaktır. Bunu başarmanın tek yolu iki liderle uzun uzun, sakin sakin, ikna edici argümanlarla konuşmaktır. Görünen o ki, Batı buna niyetli olmadığı gibi, yeterli de değildir. Şu anda ne AB’de ve ne de NATO’da bunu yapabilecek Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başka lider yoktur.
ABD, savaş öncesi haftalardaki kışkırtıcı tavrı ile zaten bölgede bırakın barışı, savaşın yayılmasını, Karadeniz’in tütün sahillerini kaplamasını istediğini göstermiştir. Bir yıldır, Boğazlardan ve Türkiye’den geçmeden Balkanlara ulaşmanın hazırlığı içinde olan Yunanistan üslerini oluşturmaları, bunun başka bir kanıtıdır.
İş Türkiye’ye düşmektedir; başarı şansı yüksektir. Tabii, “dostlarımız” başka bir hainlik planlamıyorlarsa!