Sadece eski Başkan Donald Trump’ın son 4 yılda, Arap ülkeleriyle İsrail’in arasını bulmak için yaptığı Suudi Arabistan veliahtı Muhammed bin Salman’ı (MbS) şımartma girişimleri değil ama ondan önceki üç başkan, Clinton, Bush ve Obama’nın bu ülkeye açtığı sınırsız kredi, sonunda ortaya bir ülke değil, bir ucube çıkarttı. Ne rejimi rejim, ne yönetimi yönetim! Bir ülke krallık olur ama keyfilik ve hukuksuzluğun Suud ölçüsünde olduğu görülmemişti. Bir yönetim temsili olmayabilir ama kraliyet ailesinin bir kesiminin öteki kesimi soyup soğana çevirdiği böyle bir ülke görülmemişti.
Sonunda ortaya İran’ın Yemen’den Lübnan’a, bütün Arap yarımadasını kuşattığı, Arapların bu ülkeye karşı İsrail’in onda biri kadar etkili olamadığı bir kaos çıktı.
Araplar arası sorunlara etkin çözümler aramakta iddialı Birleşik Arap Emirlikleri’nin veliahtı Muhammed bin Zayed (MbZ) ile bir barışan, bir küsüşen, gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürtmekten, bir günde 80 Şii din adamını “İran casusu” diye topluca idam edebilen, diyem yerindeyse oradan oraya savrulan MbS, bu kaosun simgesi oldu.
Yeni Başkan Joe Biden ise, kısmen MbS’nin denetlenemez savrulmaları karşısında çaresizliğin bir sonucu olarak ama esasen kendisinin “Dış politikadan benim kadar anlayan bir başkası olamaz” şeklindeki kibir, gurur ve yanılgısının sonucu adeta kaçarcasına Suudi Arabistan’dan çekildi.ABD’nin ünlü (!) Patriot hava savunma sistemleri öyle bir söküldü ki, çeşitli kaynaklar, bu taşınma sırasında sistemlerin yüzde 70'inin hasar gördüğünü bildirdi.
Peki sonra ne oldu? Patriotlar ve ABD üslerinden çekilen askerler geçen ayın sonunda geri döndü.
Neden? Meğer Suudi Arabistan’da petrol varmış! Ve bu petrol, Ukrayna işgali sebebiyle Rusya'ya yaptırım ve Rus petrolüne ambargo uygulanırsa, ABD için hayati önemde olabilirmiş.
Son 20 gündür ABD’siyle, AB’siyle bütün Batı'nın, MbS’nin elini öpmek için kuyruğu girmiş olması ne yazık ki henüz beklenen sonucu vermemiş, genç prens petrol üretimini artırma ve Batı'ya daha çok petrol satma konusunda henüz karara varmamış bulunuyor. Ocak başında Suudi Arabistan’ın ne kadar güvenilmez olduğuna dair yeni kuramlar oluşturan Amerikan düşünce kuruluşları, şimdi güvenlik koordinasyonundan silah satışına kadar, Suud’un, ABD’nin dış siyasetinde ne denli vazgeçilmez bir yeri olduğuna dair eski tarihli raporlar yayınlıyor. ABD’nin “alternatif dışişleri bakanlığı” konumundaki Dış İlişkiler Konseyi (CFR), “Aman Suudiler nezdinde yerimizi koruyalım, yoksa orayı da İran ve Türkiye kapabilir” uyarısından da geri kalmıyor. Kurumun, "Foreign Affairs" dergisinde yayımlanan geçen hafta “Amerika ve Suudi Arabistan Birbirine Yapışıktır” başlıklı makalesinde, Biden’a ilişkileri yeniden nasıl “ayarlayabileceği” konusunda öğütler veriliyor. MbS’in “başıboş bırakılmasının” doğuracağı zararlar, “ABD’nin Müslüman dünyasındaki etkisinin azalacağı” örneğiyle anlatılıyordu.
Bu noktaların hemen hepsi doğrudur ve Türkiye açısından da geçerlidir. Konuya devam edelim.