Zelenski istiyor, ABD yağdırıyor... Amaç, Rusya’nın zaten kolaylıkla kazanamayacağı anlaşılan bir savaşı kaybetmesini sağlamak. Rusya’yı bir NATO çemberine alıp, kendisini tehditte hissetmesine neden olursanız, zaten hezeyanlar içinde olan Vladimir Putin’i büsbütün “Ukrayna sorununu kökten halletme” tutumuna itersiniz.
Peki, ülkeler ve liderleri, belirli bir “algı” haline sokularak belirli davranışlara yönlendirilebilir mi? Polonya’nın Almanya’ya saldıracağı “korkusu” ve bir gece gelen “Polonya harekete geçiyor” balonu, İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmadı mı? Fransa, Çin’in Vietnam ile anlaşmasını ABD’ye batı yarıküresinin işgali girişimi diye sunup, kendi başlattığı Vietnam savaşını Amerika’nın sırtına sarmadı mı?
Liderlerin neyi nasıl yorumladıkları, o ülkede pişen-kotarılan algı-korku çorbası ile şekillenir. Şimdilerde ABD’nin Yunanistan’a hikmeti meçhul zırhlı araç ve tank yığınağının, Türkiye’yi işgali için hazırlık olduğu tarzındaki TV yorumlarını da bu kefeye koyabilirsiniz. Nitekim, 2014’den beri Putin’e, hukuksuz Kırım ilhakının bir bedeli olacağı korkusu işleniyordu. Ukrayna’ya Almanya’nın yağdırdığı miğfer yardımı değilse bile, ABD’nin gönderdiği milyarlarca dolarlık füze, roketatar ve diğer mühimmat yardımı ve nihayet Ukrayna ile Gürcistan’ın NATO başvurusunun kabul edileceği haberleri, muhtemelen Putin’in tahammül bardağını taşıran son damlalar oldu.
Biden’ın kurduğu dış politika ve güvenlik ekibi, 2005 yılından beri ABD’nin uluslararası siyasetine yön veren küreselci NeoCon ekibinden oluşuyordu. Bu ekip, icraat ve yayınlarıyla ABD’nin küresel hegemonyasının ancak Rusya ve Çin’in “hizaya getirilmesiyle” yeniden sağlanabileceği stratejisini ortaya koydu. Avustralya’yı nükleer denizaltılarla donatmak ve İngiltere’yi “uzak doğu NATO’su” AUKUS ittifakına sokmak bunun bir adımıydı.
Şu anda ABD Dışişleri Bakanı olan Antony Blinken (kendine yardımcı olarak atadığı, Bush döneminden miras Victoria Nuland’ın kocası) Robert Kagan ile birlikte yazdığı makalelerde, ABD’nin hegemonik üstünlüğünün ancak Çin ve Rusya’nın “demokratik yönetimlere kavuşması” ile mümkün olacağını, bunun da ancak “önleyici diplomasi ve caydırıcılık” ile sağlanacağını savunageldi. Bu siyasetin hedefi olarak da Çin’in “Yol ve Kuşak Girişimi” belirtildi. Blinken konuşmalarında, Çin’i durdurma yolunun NATO’nun Soğuk Savaş’ta zafer sağlayan stratejisini şimdi “bir tekno-otoriter yönetime” karşı uygulamaktan geçtiğini vurgulayıp durdu. Burada ifade edilen Putin’den başkası değildi...
Ne var ki, Putin’e karşı bu siyasetin doğurduğu Ukrayna’daki vekalet savaşı, “nükleer çatışma” söylemlerine evrildikçe, ABD’de bu siyaseti reddedenlerin sesleri daha sık duyulmaya başlandı.
Çok örnek var ama Newsweek dergisinin makale bölümü yönetmeni Josh Hammer, “ABD Ukrayna’da izlediği yolu hemen şimdi değiştirmelidir” başlıklı yazısında, “Zelenski’nin çıkarı ile bizim çıkarımız de kadar örtüşüyor?” diye soruyordu. Hammer, Zelenski’nin temsil ettiği hizbin, tarih boyunca çok parçalı bir ülkeyi elde tutma mücadelesi yaptığını ve buna ABD’yi alet ettiğini yazıyordu. New York Times ve Washington Post’ta da geçen hafta çok sayıda “muhalif” görüşler ifade edildi.
Biden’ın bu vekalet savaşını sürdürmesi kolay olmayacak.