‘Türkiye’ye Libya’daki faaliyetinden dolayı cezalandırıcı uygulama gerekir.” Bu sözler Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a aitti ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hami Aksoy tarafından, diplomatik nezaket geleneği içinde ama çok ağır bir nitelemeyle reddedilmişti: “Akıl tutulması.”
Bu ifade yabancı medya tarafından Güneş veya Ay tutulmasında kullanılan “eclipse” kelimesiyle çevrildi. Macron’un Fransa’da geçen hafta sonu yapılan yerel seçimleri kaybetmesini yorumlayanlar, bunu hükümetin koronavirüsü salgını sürecini kötü idare etmesi ve ülkeyi tam seçimler öncesi Libya konusunda gereksiz bir tutuma sürüklemesiyle açıklıyorlar. Bazı yorumcular, Macron’un üç yıl önceki başkanlık seçimini “eski siyasetçilerin” “emperyalist Avrupalı” tutumundan bıkan genç seçmenlerin arayışı sayesinde kazandığını, ancak seçimlerde çizdiği yeni nesil siyasetçi imajının çok çabuk silindiğini söylüyorlar. Macron artık genç seçmenler için sıradan, gelenekçi bir “emperyalist Avrupalı” olarak görünüyor.
Fransa, Cezayir’deki bağımsızlık ateşini 3 milyon Cezayirliden 1 milyonunu öldürerek bastırdıktan sonra, eski sömürgelerinin iç işlerine doğrudan karışmaktan kaçınmaya özen göstermişti. Ancak Macron’dan önceki Cumhurbaşkanı François Hollande, Libya’da ABD’nin koalisyonuyla oluşturulan felaketin dışında kalmamış, ancak bunu dürüst şekilde yapmamıştı. 2016’da bir helikopter kazasında üç Fransız askerinin öldüğü ortaya çıkınca, Hollande’ın Libya’daki gizli savaşı ortaya çıkmıştı. Macron, o zaman “yeni ve temiz siyasetçi” rolüne uygun demeçlerle, Fransa’nın emperyalist geçmişini ağır benzetmelerle kınamıştı.
Macron, isyancı milis lideri (eski Amerikan ajanı) Halife Hafter kendisinden yardım istediğinde bilmediği işlere kalkışacağına, ülkesinin bir tarihte Hafter’ı desteklemiş olmasını Hollande ve Dışişleri Bakanı’nın üzerine yıkabilir, Fransa’nın Birleşmiş Milletler’in tanıdığı Ulusal Uzlaşma Hükümeti’nden yana yer alması mümkün olurdu. O zaman Macron’un ve Fransa’nın ABD ve Türkiye ile iş birliği yapması mümkün olur, yarın ne yapacağı belli olmayan bir Putin ile ittifaklar araması gerekmezdi.
Kaddafi’nin darbeyle iktidara geldiği 1969’dan ABD askerleri tarafından öldürüldüğü 2011’e kadar ülkesine getirmeye çalıştığı ve bir ölçüde başarıya ulaştığı modernleşmeyi yerle bir eden Hafter’in her gün bir yenisi ortaya çıkan kitle cinayetleri, soykırımı ve toplu mezarlarını savunmak şimdi Fransa’nın üzerine kalmış oldu mu?
Macron’un siyasal geleceğini tehlikeye atarak takındığı bu akıl dışı tutumun bir sebebi olmalı. Kendisini, Rothschild’lerin bir yatırım bankasında sıradan bir kâtiplikten, kısa bir bakan yardımcılığından getirip koca Fransa’nın başına koyan güçler, böyle çok bayağı bir siyaset hatasını affedecekler mi? Radikal grupların Fransa’yı ele geçirmesini önlemek için yapılan bunca yatırımın, yarın mezar yeri bile belli olmayacak bir isyancı eski subay için heba olmasına izin verilecek mi?
Macron’un kafasına biraz akıl koymak daha kolay.