Bu yazıya başlarken, Kanada’nın kendi gözündeki merteği görmeden, 1915 Osmanlı-Ermenistan savaşındaki üzücü, düşündükçe insanı kahreden olayları sorgulamaması gerektiğini yazmak niyetinde idim. Evet, bırakın 1915’i, bırakın 400 bin kişiyi, bugün bile, Türkiye’nin bugünkü imkanları ile 10 bin kişiyi binlerce kilometre öteye göçürtmek (tehcir) katliama davetiye çıkartmaktır. İnsanoğlu, sıcaktan ölür, soğuktan ölür, ishalden ölür, kabızdan ölür.
Cephenin gerisindeki bozgunluğu önlemek ne kadar önemli ise, bir devletin ordusu kadar yurttaşlarının da can güvenliğinden sorumlu olması, onları göz göre göre bu ölümlerin yoluna yollamaması gerekmez mi? Ama İttihat ve Terakki gibi başbakanı kurşunlayarak, başbakanlığı basarak, padişahı bir saray baskını ile hal edip devleti ele geçiren çetenin, Tehcir ’deki amacı ordusunu korumak değil; Almanya’dan öğrendiği ırkçılığı uygulamaktı.
Bunları dedikten sonra, “İyi ama bunun hesaplaşmasını Türkiye’ye ve tarihçilere bırakmak yerine, Kanada başbakanı Justin Trudeau 1915’in muhasebesinden önce, daha dün denecek bir zamana, 1978’e kadar devam eden, yerli çocukları sistemli şekilde öldürüp, gizlice gömmenin hesabını sormalı” diye devam edecektim.
Bunlar hala geçerli görüşler bence. Kanada Katolik Kilisesi yetkilileri, tavana bakarak, Trudeau da yere diz çöküp ağlama pozları ile bu işten sıyrılamaz; sıyrılmamalı.
Fakat Katolik Kilisesi’ni insanlığa (ve imana) davet etmek üzere iken, önceki akşam, İdlib’den gelen yeni bir katliam haberi ile, iğne ve çuvaldız kriteri önüme (önümüze) dikildi. Rusların müttefiki Beşar Esad, Rusların verdiği toplarla ve yine Rusların verdiği mermilerle, İblin köyünde Cebel el Zaviye mevkiinde 8 sivil insanı öldürdü, 16 kişiyi yaraladı. Ölenlerin altısı çocuktu. Silahsız, masum çocuk.
Şimdi Rus iletişim uzmanları algı çalışmasına başlayacaklar: Ama İdlib’deki yetişkin erkekler teröristtirler; yanlarında ailelerini bulundurmamalı gerekir! Esad’ın terörist dediği insanlar İdlib’e kimseye saldırmama sözü vererek ve Putin’in onayı ile yerleştirilmedi mi? Ayrıca aileler çoktan kent dışına, çevre köylere çıkartılmadı mı? Esad, şimdi sadece İdlib’i değil sivillerin oturduğu yerleri bombalıyor.
Esad, Suriye’de bir tek Sünni insan bırakmamaya kararlı. Peki size ne oluyor Ortodoks Kilisesi? Sizin de mi Müslüman mezhepleri arasında tercih ettikleriniz var? Peki size ne oluyor İranlı mollalar? Fakihleriniz, müçtehitleriniz, Ayetullahlarınız ve meclisleriniz ile, bu katliamın ortağı değil misiniz?
Yabancı bir haber ajansının fotoğrafçısı, bir hemşirenin, paramparça bebek vücudunu kefenlenebilir hale getirmek için uğraşırken nasıl ağladığını anlatıyor. Elbette, 1915’te Halep yollarında, 1978’de Kamloops’ta Tk’emlúps Secwépemc yerlilerinin çocukları da can verdi. Ölü çocukların, milliyeti, mezhebi, meşrebi olmaz.
Günümüzde, hepimizin gözü önünde, her gün, her saat bir katliam gerçekleştiriliyor.
Katoliği, Ortodoksu, Şiisi, Sünnisi Suriye’nin dramını seyrediyoruz.