Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in el sıkışma teklifini duymazdan gelen Başkan Trump, Mısır’ın darbe lideri ve devlet başkanı Abdül Fettah Sisi’nin ellerini bırakıp, neredeyse ayağını sıkacaktı. İki liderin salı günkü görüşmesi harikalarla doluydu.
İngilizceye takla attırmasıyla ünlü Trump, bu vesileyle de yeni semantik harikalar yaratıp ABD’nin Mısır’ın “çok miktarda” arkasında (very much behind) olduğunu söylemesi bunlardan biriydi. On binlerce Mısırlının iki yıldır
mahkeme ve gün yüzü görmeden zindanlarda tutulduğundan hiç söz etmeme ise bir diğeri.
Öyle görünüyor ki ABD’nin Ortadoğu’daki ittifaklarının kalesi Mısır olacak. Sisi’ye hayatının en güzel anını yaşama fırsatını veren sihirli kelimeler, “İslamcı radikaller,” “İslamcı terör”, “yüzyılın belası” oldu. Oval Ofis’te başka neler konuşulduğunu anlamak için henüz yeteri kadar zaman geçmedi ama görüşmelerde “Hizbullah,” “İsrail” ve “İran” isimlerinin de sıkça anıldığı anlaşılıyor.
Trump’a göre, Sisi “İsrail-Filistin anlaşmazlığına bir çözüm bulunması için gayretle çalışacak ve sonuç alabilecek liderlik vasıflarına sahip bulunuyor. Trump, “Birlikte mucizeler yaratacağız” diyor. Anlaşılan, ABD tarafı Mısır’a yeni bir görev biçti. Son altı ABD başkanının döneminde diğer Arap ülkelerinden hiçbirinin ABD’nin biçtiği bu İsrail-Filistin barış misyonunu yerine getirememesi (daha doğru ifadesiyle, buna teşebbüs bile etmemesi) nereden kaynaklanıyordu? İdeolojisi realizminden beş fersah önde giden Beyaz Saray elemanlarının, Bannon’ların, Gorka’ların, Kushner’ların böyle analizlere ihtiyaçlarının olmadığı ilk 100 günlük çabalarından anlaşılıyor. Önemli olan, hazırlanan senaryoyu oynamaya gönüllü oyuncuların bulunması! Aşırı sağın temsilcisi ve Alternatif Sağ (Alt-right) denen oluşumun merkezi Breitbart Ağı’nın kurucusu, şimdilerde Trump’ın “sözünü kesmeden dinlediği tek kişi” olan Steve Bannon’ın defalarca ifade ettiği üç adımlı senaryo şu:
İsrail ile önce Filistinlilerin, sonra
ılımlı Arap ülkelerinin arasını bulmak; Suriye ve Lübnan’daki DAEŞ ve Hizbullah’ı ezmek ve mümkünse yok etmek ve
İran’ı dizginlemek.
İran, bölgedeki yayılmacılığının Obama tarafından ödüllendirilmesi anlamına gelen nükleer anlaşmadan sonra, bölgede serbestçe at oynatacağını sanmaya başlamıştı. Hatta bu yayılmacılığın İsrail tarafından da desteklendiği yanılgısına kapılmıştı. Bunun sonucu, şu anda dikkatleri en az DAEŞ kadar üzerine topladığını görememesi oldu. Yine bu yanılgıdır ki İran’a son zamanlarda Türkiye’ye bile düşük yoğunluklu bir tarzda kafa tutturmuştu.
Sisi’ye dönersek, Arap dünyasında
daha geniş, Müslüman dünyasında da
içine itildiği dehşet verici yalnızlığı dengelemek için Oval Ofis’te “Sizin Sina’daki postallarınız olacağız” tarzında
bir söz vermiş olmalı ki Trump bugüne kadar kimse için kullanmadığı “fantastic guy” iltifatını esirgemedi.
Lakin Trump’ın İngilizcesi daima kelimelerin klasik anlamlarına denk gelmiyor. “Fantastic” kelimesinin anlamların arasında “acaip, saçma,
kaçık” da var!