İsrail, dostane olmayan bir mahallede oturduğu halde, bütün komşularını kendisine düşman eden, geçimsiz, kavgacı, gözü başkalarının malında bir mahalle kabadayısı görünümünde. Hangi akla hizmet ettilerse, merhum Menderes’i ve dışişleri bakanı Fatih Rüştü Zorlu’yu dinleyip hemen devlet kuracaklarına, Rusların oyununa gelen bölgedeki Filistin asıllı Arap halkı da bugün İsrail’e haddini bildirme imkanından yoksun.
Sonuç, ABD’nin verdiği atom bombalarına, dünyadaki her beş bankadan birine sahip olan ABD’li Musevilerin İsrail’e yaptığı silah fabrikalarına güvenen bu şımarık devlet tarih boyunca Musevilerin çektiği her türlü acının bedelini, Filistinlilere ödetiyor. Oysa, Menderes ve Demokrat Parti, İsrail’i haktan ve hukuktan yana çekmek için çok fedakarlıklar yaptı. Türkiye, İsrail’in haktan ve hukuktan ayrılmaması için 73 yıldır nelerine katlandı. Bir tek koşulu oldu Türkiye’nin: İsrail’in Arap topraklarını işgalden vaz geçmesi, 1948 sınırları içinde yaşayan Arap halka uluslararası hukuktan doğan temel hak ve özgürlüklerini tanıması. Suriye, Ürdün, Mısır ve İsrail, Türkiye ile hem bir bölgesel güç hem de bir kalkınma ve refah paylaşma bloku oluşturacaklardı. Rahmetli Menderes, böyle bir güvenlik kuşağının oluşturulması için bu ülkeler arasında adeta mekik dokudu.
O zamandan beri ABD, bu ülkeleri ya yok saydı ya da NATO’nun bir uzantısı olarak gördü. Biden, şimdi bu zihniyeti yeniden ortaya atıyor ve İsrail dahil, bölge ülkelerine yeniden “Büyük Ağabey” yaklaşımıyla, üstenci tutumuyla, “Şunu yap, bunu yapma” diyor. Bu tepeden aşağı doğru bakarak konuşma üslubuna aşinayız. Trump kadar İsrail aşığı olmasa da Demokratların ve Biden’ın da adil olmayacağı biliniyordu.
Bu tavırdan hoşlanmayan, İsrailli kıdemli gazeteci Zvi Bar’el, Haaretz’deki makalesinde, ABD’nin bölge ülkelerine yaptığı “insan haklarına riayet” çağrısının gerçek hayatta yansıması olan anlamlı bir diplomasi değil, sadece bir dayak atma aracı olduğunu yazarken, bu üstenci yaklaşıma dikkat çekiyordu. Ama ne yazık ki bu adil yazının mürekkebi kurumadan, Netanyahu hükumeti, Kudüs’ün işgal altındaki topraklarında yeni cinayetler işliyor hem hukuku hem Filistinli gençleri katletmeye devam ediyordu.
Temkinli bir umutla bakarsak, bölgedeki Musevi halkın, Müslüman komşuları ile el ele vererek, 73 yıldır hasret olduğu barış ve huzura kavuşması için bir ihtimalin önü açılıyor.
Netanyahu’nun illa seçilmek için iki yılda yaptırdığı üçüncü seçimde de çoğunluğu sağlayamaması ve koalisyon kuramaması, Yesh Atid (İstikbal) Partisi başkanı Yair Lapid ile Yemina (Sağa Doğu) ittifakı lideri Naftali Bennett’in anlaşmaları olasılığını arttırdı. İki lider hükumet kurmakta anlaşırlar ve Ra’am (Birleşik Arap-Muvahhada) partisi lideri Mansur Abbas da bu hükumeti içerden veya dışarıdan desteklerse, sadece İsrail için değil ama bütün bölge için sevindirici bir gelişmeye tanık olacağız.
En çok sevinenler de 100 yıldır oturdukları yuvalarından atılmak üzere olan Kudüs halkı olacaktır.