İkinci Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde 15 yeni bakan bulunmasına rağmen, en çok iç ve dış ilgi, MİT Başkanlığı’ndan Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Dr. Hakan Fidan üzerinde toplandı.
Dr. Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile, onun başbakanlık döneminden beri birlikte çalışıyor. Genç bir kişi; 1968 doğumlu. TSK’da 15 yıl astsubay olarak görevi bulunuyor. ABD’de Maryland Üniversitesi’nden iki, Bilkent Üniversitesi’nden bir master derecesi var; 2006’da doktora yaptı. Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nda, Cenevre’de Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü’nde ve Londra’da istihbarat doğrulama alanında araştırmalar yapan bir merkezde akademik çalışmalar, Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı.
Başbakan Erdoğan tarafından 2003’te Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) başkanlığına, 2007’de yine Erdoğan tarafından başbakanlık müsteşar yardımcılığına, hemen sonra Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine atandı. Dr. Fidan daha sonra Uluslararası Ahmet Yesevi Üniversitesi mütevelli heyetine seçildi. Erdoğan tarafından 2010’da Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşar yardımcılığına getirilen Hakan Fidan kısa bir süre sonra müsteşar oldu.
Dr. Fidan’ın bilinen bu meslek öyküsünü tekrar etmekteki amacım, hikâyenin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın bağını vurgulamaktır. Bu yakın bağ sonucu, Dr. Fidan, engin ve zengin bir dışişleri, uluslararası ilişkiler ve güvenlik deneyimine sahip oldu. Kendisi hiç sahnenin önünde siyaset yapan biri olmadı; ama siyaset sahnesinin hiç de yabancısı değil.
Dış politika, iç siyasetin dışarıya yansıtılmasıdır. Bu alanda başarı, ülkenin iç siyasetinde tutarlılık ve “sert güç” tabir edilen kuvvet unsurlarının, diplomatik mekanizma tarafından “yumuşak güç” kavramlarına etkin şekilde tercüme edilmesine bağlıdır.
Türkiye’nin önündeki en acil dış politika meseleleri (1) Suriye ile devlet başkanları zirvesi, (2) Ukrayna’da barışın yeniden tesisi ve (3) Mavi Vatan kavramı altında gerçekleştirilen kazanımların sürdürülmesi ve off-shore petrol ve gaz aramalarının devamıdır.
Burada önemli mesele, Suriye meselesidir. Şu anda atılacak adım, Rojova denen ABD yapımı özerk bölge tiyatrosuna son verilerek Suriye’nin yeniden toprak bütünlüğünün garanti edilmesi, ülkesini terk etmiş Suriyelilerin yurtlarına dönmelerinin sağlanması ve PKK-YPG terör örgütünün Suriye dışına çıkartılması konularının karara bağlanacağı, devlet başkanları zirvesinin yapılmasıdır. Bu zirvenin hazırlığı için önce savunma bakanları, sonra dışişleri bakanları zirveleri yapıldı. Hatta İran’ın da burnunu sokması sonucu bu toplantılar iki kere tekrar edildi.
Bu toplantıların mimarı MİT Başkanı sıfatıyla Hakan Fidan idi. Şimdi Dr. Fidan Dışişleri Bakanı olarak Erdoğan-Esad görüşmesini hazırlayacaktır. Bu zirvenin en kısa zamanda yapılması, ne kadar önemli olduğu seçim sırasında anlaşılan, Suriyeli sığınmacıların geri dönmesini hızlandırması açısından da çok önemlidir.
Esad, belki Millet İttifakı kazanır ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kampanya sırasında vaat ettiği gibi Türkiye Kuzey Suriye’deki TSK varlığına kayıtsız şartsız son verir ümidiyle zirve için ayağını sürükledi durdu. Ama Dr. Fidan’ın ilk icraatı muhtemelen bu oyuna bir son vermek olacaktır.