Bugün ve yarın toplanacak olan AB liderler zirvesinin ana konularından biri yine Türkiye. Birliğin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in hafta sonu sızdırılan önceki gün de gayri resmi özeti açıklanan raporu AB ülkeleri dışişleri bakanlarının beğenisini kazanmış. O kadar ki Yunanistan Dışişleri Bakanı, raporun “Türkiye’yi girdiği olumlu istikamette tutacağına inandığını” ifade etmiş. Sayın Nikos Dendias öyle sevinmiş ki videosuna bakarsanız, kendisinin 32 dişinde hangi bir sorun olmadığını kolayca görüyorsunuz.
Diyor ki Sayın Dendias, “Yunanistan’ın ta en başta talep ettiği gibi, Borrell’in raporu, Türkiye’ye sağlanan teşvikleri ihtiva ediyor olmakla birlikte ona son birkaç yıldır takip ettiği tutumun devamı halinde bu olumlu bakışın ne yönde değişebileceğini de hatırlatacak yeni yaptırımlar da içermektedir.” Sayın Bakan zahmet edip, bu olumlu havayı değiştirecek olan unsurları da özetliyor: “Türkiye AB ile samimi iş birliğini sürdürmeli ve uluslararası hukukun ilkelerine uygun bir tavırla, AB ile üye ülkelerle sorunlarını diyalog yoluyla çözmelidir.”
Türkiye’nin hukuka aykırı davranışlarına verilen örnekler arasında, Nikos Bey’in tespitiyle, “2020 Mart’ında Türk-Yunan sınırında göçmenlerin aktif olarak kışkırtılması” varmış ki bu 2016 Türkiye-AB ortak bildirisinin ihlali imiş. Borrell raporunda zikredilen Türkiye’nin günahları kefesindeki diğer maddeleri ise Katimerini gazetesinin sitesinden okuyoruz. Neler yok ki!
Adaların deniz haklarını ihlal eden Libya-Türkiye anlaşması; araştırma gemisi Oruç Reis’in Yunan pozisyonlarıyla aynı hizada çalışması (ne demekse!); Türkiye’nin hukuka aykırı tutumla, gerginlikleri tırmandırması; kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelerle ilgili anlaşmazlıkların ele alındığı görüşmelerde sorunu Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne uygun olarak çözmek amacıyla iyi niyetli diyalog gereği ve Yunan adalarındaki göçmenlerin iltica başvuruları reddedildiğinde geri dönmesine engel olunmaması...
Yani Türkiye Ege’de sondaj çalışmalarına başlarsa, yaptırımlar uygulanacak. Türkiye, Yunanistan’ın sınır dışı ettiği mültecileri buyur etmezse, yaptırımlar uygulanacak. Türkiye, kendi kıta sahanlığı üzerinde olan nokta gibi adalara aynen kendisiyle aynı ekonomik bölge hakkını tanımazsa, yaptırımlar uygulanacak.
Bu sefer yaptırımlar sadece enerji ve bağlantılı sektörlere değil, bütün ekonomisine yönelik olarak uygulanacakmış.
“Mış” dediğime bakmayın ve ön yargılı olmaya atfetmeyin, ama Borrell raporunun bizim görmediğimiz kısımlarını Yunan medyasının gördüğüne ve buradaki tehditlerin bazen çift anlamlı, bazen muğlak ama aynen böyle yer aldığına inanmamak için sebep yok. Bir yanılsama içine girerek, sanrılara kapılarak, Polyanna sendromuna düşmekten kaçınmalıyız.
Bugün ve yarın ucuna bağlanan havuçlar her ne olursa olsun, Brüksel’in elindeki sopanın öteki ucunda “Ege’den çıkın” yazılı olduğunu anlamamak mümkün mü?