Dünyada en zor durumda olan yazarlar-çizerler, gazeteciler kimlerdir derseniz? Hiç duraksamadan “İsrailli gazeteciler” derim. Bu gazeteciler arasında hala Avrupalıların “Yahudi Sorununa Nihai Çözüm” diye adlandırdığı, toplama, gaz odalarında toplu öldürme ve fırınlarda yakma işleminin yapıldığı kamplardan sağ kurtulan kimse kaldı mı bilmiyorum (İsrail’de şu an Nazi soykırımı/Holokost’tan sağ kurtulmuş 147 bin 199 kişi var). Nazi soykırımı, Yahudi ruhuna o denli işlemiştir ki, özellikle şu son 35 günde İsrail medyası, bu ruha atıf yapan, onu “Gazze katliamı” açısından ele alan yazılar ve konuşmalarla dolu. 7 Ekim’den bu yana olanları değerlendiren yazarlardan kimi, işgal altındaki topraklara kurulmuş Kibutzlardaki sivillere yapılanları kimi de İsrail’in (daha doğru ifadesiyle Netanyahu’nun) misillemesini Nazilik olarak değerlendiriyor.
Bir Yahudi yazar, bir başka yazarın İsrail ordusunun Gazze’de katliama varan operasyonunun “orantısız” olduğunu ifade etmesini kınıyor, “Savaşı orantıyla kazanamazsınız. ABD Almanya’ya, Japonya’ya ve Afganistan’a savaşları orantılı mı kazandı?” diye soruyor. Bir diğeri, “Çocukların gözleri diye yazan birini okuyunca, aklıma sadece Nir Oz’daki bebekler geliyor” diye karşılık veriyor. Nir Oz, İsrail’e göre sivil, Hamas’a göre silahlı yerleşimci 1.400 kişinin 7 Ekim’de öldürüldüğü iki yerleşim yerinden biriydi.
Bu tepkilerin muhatabı olan yazar ise aynı kişi: Gideon Levy idi. 70 yaşında Tel Avivli, “Haaretz” gazetesi köşe yazarı Levy’nin büyükannesi ve büyükbabası Nazi soykırımında öldürülmüş; babası Slovakyalı Alman, annesi Çek Yahudisi. Biyografisinde Levy için “Filistinlileri savunan ve Filistin’in İsrail tarafından işgaline karşı çıkan bir yazar” deniyor. Levy, 6 yıl önce ABD’de yaptığı bir konuşmada İsrail terörünü ve Yahudi lobisinin mantığını anlatırken, “İsrailliler, Filistinlileri insan olarak görmüyor, o yüzden de yapılan zulmün insan hakları ihlali olduğunu kabul etmiyor” demişti.
Levy, Gazze katliamının ikinci haftasında, bir TV mülakatında, Filistin’de yerli halkı 75 yıldır mülteci durumuna düşüren, 56 yıldır Filistin topraklarını işgal eden ve son 16 yıldır da Gazze’deki milyonlarca kişiyi abluka altında tutan Yahudilerin manevi çöküntüye uğradıklarını anlattı. Levy, 7 Ekim’in Gazze’nin ablukayı kırma girişimi olarak görülmesi gerektiğini, ne kadar barbarca olsa da bunun, bir askeri kuşatmaya karşı askeri harekat sayılması gerektiğini belirtti.
Ne var ki, Levy ve İsrailli diğer bazı yazarlar, bu kuşatma ve “ırk ayrımı” (Apartheid) siyasetini, şimdi Netanyahu’nun kendisini mahkemeden ve muhtemelen getirilecek siyaset yasağından kurtarmak için kullanacağı kanısında. Nitekim Netanyahu, dünyada giderek artan protestolara, BM’nin çağrılarına, komşu ülkelerin uyarılarına hatta ABD’nin yarım ağızla da olsa yapmaya başladığı katliama ara verme çağrılarına aldırmıyor, yaralı çocukları Mısır’a götüren ambulansları bile vuruyor. Netanyahu’nun adeta bekliyormuş gibi, saldırının ertesi günü bir sözde ulusal birlik hükumeti kurarak, muhalefeti içine alması, onun aklında Filistin’i tamamen yok etmekten başka bir çözüm olmadığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Herzog’un yanına muhalefet lideri Yair Lapid ve 12. başbakan Ehud Olmert’i alarak gerçek bir ulusal birlik hükumeti kurarak, ülkesini (ve insanlığı) mutlak bir felaketten kurtarması, şu anda tek çıkar yol gibi görünüyor.