Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Anti-semitik olmadan, dini konularda iddiada bulunmadan, Netanyahu’nun -sözün gelişi-boynunu ipten kurtarmak için, Tevrat uzmanı kesilmesinin ne gibi muhtemel sonuçları olabileceğini tartışıyoruz.

Psikologların izah ettiği bir durum vardır: Amygdala Hijack. Beynin alt tarafında, bademe benzediği için ismi “badem” anlamına Yunanca amigdale kelimesinden türetilmiş, duygusal hafıza ve tepkilerin oluşmasında birincil role sahip bu bölge, aşırı stres halinde, frenleri kilitlenen bir otomobil gibi, insanı duygusal şarampole yuvarlar. İnsan, özellikle başkalarının hayatını etkileyen bir durumda, stresle başa çıkma yollarını bilmiyorsa, “savaş veya kaç” (fight or flight) durumunda kalır. Kendisini köşeye sıkıştıran hatasından dönmenin duygusal (ticari ya da siyasi) faturası ağır olacaksa, hatada ısrar etmenin bir ya da birkaç “tık” ötesinde bulur kendini...

Haberin Devamı

Netanyahu’nun kafasındaki ses, ona sürekli yanlış yaptığını, İsrail’in mahvına ve çok sayıda Musevi’nin ölümüne sebep olacağını haykırıyor. Bu ses, Gazze’deki durumun, New York’taki gösterilerde, Londra’da Chatham House’da yapılan uluslararası değerlendirme toplantılarına, (birkaç ABD gazetesi, televizyon kanalı ve Kongre üyesi dışında) artık tüm dünyadan yükselen, “Yenildin; kendini ve hükumetini soykırımcı katiller konumuna sürükledin” diyen gerçekliği duymasını engelliyor. Internette ararsanız göreceksiniz ki, Netanyahu’nun şu anda içine düştüğü bu durumu açıklayan çok sayıda bilimsel yazı ve yorum var.

Bu yazılarda, eğer hala sağduyusunu ve aklıselimini koruyabiliyorsa, kişinin tutması gereken yolun hatayı itiraf edip, görevden çekilmek olduğu belirtiliyor. Ancak Netanyahu’nun ve onun durumuna düşmüş bazı kişilerin yenilgiyi kabul etmenin kendileri için ağır duygusal ve siyasal yükü olacağı korkusuyla, tersine, hatada ısrarı, hatta hatayı ağırlaştırmayı tercih ettiği biliniyor. Aralık 1944’te Hitler, artık yenildiğini, savaşı kaybettiğini anlamak yerine iki emir verdi; Bolşeviklerin tamamen yok edilmesini ve tankların Belçika’yı yerle bir etmesini istedi. Sonrası malum: önce karısını, sonra da kendisini vurdu, Nazizm’le ve bin yıl sürecek cumhuriyeti ile birlikte yok oldu.

Haberin Devamı

Netanyahu, kendisini ve Siyonizm’e teslim olmuş tüm Yahudileri ve Hristiyanları, Lübnan yoluyla İran’a ulaşacak bir savaşa ve sonunda varacağı benzeri sonuca mahkum etmeye kararlı görünüyor.

Binyamin Netanyahu, 1990’larda başladığı siyasal yaşamını, laik-popülist bir liberal olarak sürdürüyordu. Üç yakın arkadaşı rüşvet ve devleti zarara uğrattıkları iddiasıyla mahkemeye verildi. Üç sırdaşının savcıyla pazarlık ederek aleyhine tanıklık yapmayı kabul etmesi üzerine, Netanyahu’nun tek umudu, başbakanlığa devam ve mecliste yasama çoğunluğunu elinde tutmak oldu. Bunun yolu, dinci partilere istedikleri tavizi vermekti. Bu tavizlerin başındaysa Gazze’nin işgale ve siyonist yerleşimcilere açılması, yani Filistin devleti fikrine ve Filistinlilerin devletlerini kuracakları topraklara son vermek geliyordu.

Bu kadar açıktan siyasal yolsuzluk, Netanyahu’nun Likud partisinin halk desteğine zarar verebilirdi. Yani Netanyahu, 7 Ekim’de zaten kendisini köşeye sıkıştırmış ve “Amigdala krizleri” geçirmeye başlamıştı. “Bunu kendimi kurtarmak için yapmıyorum. Yehova da Tevrat’ta bunları öldürün demiyor mu?” demek, ahir ömründe kendisini kutsal kitap okumalarına veren herkesin düşeceği bir saplantı olsa gerek. Çünkü 7 Ekim’de ortada, ne İsrail’e, ne Museviliğe yönelik bir varoluşsal tehdit-tehlike yoktu; 70 yıldır süren Siyonist işgale iki üç yılda bir alevlenen tepkilerden biri vardı. Bu kez tepki, Hamas’ın güvenlik aygıtının kurucularından biri iken şimdi Filistin direnişinin ruhu haline gelen şehit Yahya Sinvar tarafından olağandan daha etkin düzenlenmişti.

Haberin Devamı

Netanyahu, hedefi büyüterek, kendi siyasal ömrünü uzatamayacak. Tersine, Netanyahu’nun henüz okumadığı bölümlerinde Tevrat, Allah adına aşırıya gidenlerin (kana’im) mutlaka hüsrana uğrayacaklarını belirtiyor.