Antalya’da yarın Birleşmiş Milletler’in toplantıları, AB’nin zirveleri dışında en çok devlet ve hükümet başkanı ile dışişleri bakanının bir araya geleceği bir toplantı başlıyor. 12 cumhurbaşkanı ve başbakan, AB’nin bakan sayılan iki komisyon başkanı ve 47 ülkenin bakanı, bakan yardımcısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuğu olacaklar.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, uluslararası örgütlerin genel sekreterleri, temsilcileri, eski bakanlar, eski genel sekreterler ve uluslararası tanınırlığı olan kişiler, akademisyenler ve öğrencilerin çağrılı olduğu toplantının konusu, “Yenilikçi Diplomasi: Yeni Dönem, Yeni Yaklaşımlar’’ olarak belirlendi. Antalya Diplomasi Forumu (ADF), çeşitli panel toplantılarında sürdürülebilir barış ve kalkınma hizmetinde diplomatik çözümleri ve bunların karşısındaki zorluklarla ortaya çıkan fırsatları değerlendirecek. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, toplantıdan beklenenleri açıklarken, “Siyaset, diplomasi, bilim, gazetecilik, sivil toplum, iş dünyası ve diğer mecralardan liderlerin becerilerini bir araya toplayacağız ve ADF ile birlikte bir dizi kilit bölgesel, küresel ve tematik sorunda diplomasinin ufkunu genişletecek çalışmalar yapacağız” dedi.
Kendi ülkem diye demiyorum dersem yalan olur; ama bu çağımızı gerçekten 2030’lara hazırlayacak bir dünya görüşü! Aynı dönemi kapsayan bir rapor-bildiri de hafta başında Brüksel’de açıklandı. NATO 2030 başlıklı bu belge, ABD Dışişleri Bakanı Tony Blinken ile (yardımcısı Victoria Nuland’ın kocası) Robert Kagan’ın kaleminden çıkmış birçok makalenin benzeri olan bir bildiriydi. Nuland ve kocası Robert Kagan, Bush’dan miras kalmış NeoCon cuntasının iki üyesidir. Blinken de Kagan’ın adeta manevi evladı. Bu ikili daha önce de Trump-sonrası dönemin anayasası sayılacak ortak makalelerinde, Rusya ve İran’ı kesin, Çin’i ise kesine yakın hasım ilan etmişlerdi. Şimdi bu görüşleri, aynı üslup ile NATO’nun ağzından duyuyoruz.
Türkiye, dünyanın 50’ye yakın ülkesini Antalya’da toplayıp, yenilikçi diplomatik çözümler aramaları için onlara bir forum sağlarken, Blinken, NATO’ya Bush’un ağzıyla, “Güçlü bir pozisyon alarak kararlı bir duruş içinde diyalog çağrısı” yapan yol haritası yayımlattırıyor. Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’daki işgalleri, Kırım’ı ilhakı Türkiye açısından kabul edilecek şeyler değil; ama meseleye Rusya açısından bakıp, Karadeniz’in bir ABD gölü haline getirilmesinin mümkün olmadığını da görmek gerekir. Rusya’nın Putin yönetiminde Türkiye ile belki belirli konularda ortak olması mümkündür; ama onu bir potansiyel müttefik olarak görmek hiçbir zaman mümkün olamaz. Buna rağmen, Rusya’yı düşman ilan etmenin NATO’ya ne yarar getireceğini sormak gerekir. ABD’ye dünya hegemonyasını ve finans-kapital emperyalizmini sürdürmek için düşman gerekir. ABD, son NATO toplantısında bunu yapmaya başladı.
Antalya’ya bir ABD’li bakan ve yardımcısının neden gelmediği çok açık değil mi?