Doğanın yeşil ortamı, insanların beden ve ruh sağlığına çok iyi geliyor. Araştırmalar, büyük kentlerde yaşayanların ‘doğa dozu’na ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Beton yığınlarının arasında yaşarken pandemi bir anda hepimize doğanın iyileştirici gücünü yeniden hatırlattı. Pek çok araştırma da, yeşil alanların hem beden hem de ruh sağlığına iyi geldiğini ortaya koyuyor.
JAMA Network Open’da yayımlanan çalışma mesela ilk akla gelenlerden biri. 14 bin kişinin verilerinin değerlendirildiği araştırma, yeşil alanların yakınında yaşayan insanların daha az depresif olma eğiliminde olduklarını ve beton yığınları arasında yaşayanlara göre daha iyi bilişsel işlevlere sahip olduklarını göstermiş. Yeşil alanların sık olduğu bir çevrede yaşamanın, depresyon görülme riskini düşürdüğü, dikkat, hafıza ve yaratıcılığı güçlendirdiği ve morali yükselttiği saptanmış.
Edinburgh Üniversitesi psikologlarının yaptığı çalışma ise hayatları boyunca sık sık ya da bazen bahçecilik faaliyetleriyle ilgilenen yaşlıların, hiç bahçecilik yapmamış yaşlılara oranla daha iyi bilişsel yeteneğe sahip olduğuna dikkati çekiyor. Bahçe işleriyle geçirilen zamanın, ekonomik durum ve eğitimden bağımsız kişileri 80 yaşına kadar demansa karşı koruduğu belirlenmiş.
Daha iyi konsantrasyon
Finlandiya Sağlık ve Refah Enstitüsü’nün çalışması da, kentte yaşayanların yeşil alanlarda geçirdiği sürenin artması halinde, kaygı, uykusuzluk, depresyon, yüksek tansiyon ve astım gibi rahatsızlıkları daha az yaşayabileceklerine işaret ediyor. Yeşil alanlara yapılan düzenli ziyaretlerin, ruh sağlığı ilaçları kullanma olasılığını yüzde 33, tansiyon ilaçları kullanma olasılığını yüzde 36, astım ilacı kullanma olasılığını da yüzde 26 azaltabileceği saptanmış. Yeşil alanlara bakmanın bile gerilim ve stresi azalttığını gösteren sayısız araştırma var. Yine Finlandiya’da 36 kadın gönüllünün katıldığı bir çalışma, kadınların yeşil alandayken kan basıncı ve kalp hızlarının azaldığını göstermiş. 40’tan fazla deneysel çalışmanın incelendiği bir makalede de, doğaya veya dış mekân ortamlarına maruz kalan kişilerin stres hormonu (kortizol) seviyelerinin düştüğü anlaşılmış.
Belki de en ilginci; “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” (DEHB) tanısı konulan çocukların 20 dakikalık doğa yürüyüşleri sonrası çok daha iyi konsantre olabildiklerini gösteren çalışma. Şehir merkezinde 20 dakika geçiren DEHB’li çocukların dikkat eğrilerinde ise anlamlı bir değişim yaşandığı görülmüş. Bir başka araştırma ise yeşil alanların kemik yoğunluğunda bile etkili olduğuna işaret ediyor. Yeşil alanların yoğun olduğu bölgede yaşayan çocukların kemik mineral yoğunluğunun, yeşile uzak yaşayan çocuklardan çok daha yüksek olduğunu ortaya koyan çalışma, yeşil alana maruz kalmanın çocukluk çağı kemik sağlığının artmasıyla ilişkili olduğunu belirtiyor.
Doğa dozunun gencinden yaşlısına hepimize iyi geldiğine şüphe yok. Tam da yaz tatili döneminde birçok hastalığı tetikleyen ekran bağımlılığından çocukları kurtarmak için en doğru seçenek; doğada geçirdikleri süreyi artırabilmek. Tabii bunu kentsel alanları planlayanların bizi bu derece betona hapsetmeden önce öngörmeleri de gerekirdi.