Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kahvenin, “Türk kahvesi” amblemine sahip olabilmesi için Arabicca türü kahve çekirdeğinden öğütülmüş ve şartlara uygun kavrulmuş olması gerekecek

Türk kahvesi tescillenmek üzere. Birçokları bu cümleyi okuduktan sonra “Nasıl yani?” diye düşünebilir. Menşei Etiyopya olan kahvenin kilometrelerce uzakta tescillenmesi şaşırtıcı gelebilir. Ama değil. Zira söz konusu olan menşei değil, mahreç tescili. Yani üretim biçimiyle alakalı. Daha önce Kurukahveci Mehmet Efendi, denedi. Ancak, Türk Patent Enstitüsü, yöresel bir coğrafi işaretin bir şahsa veya şirkete verilemeyeceği gerekçesiyle o başvuruyu reddetti. İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) başlattığı süreç ise sonuçlanmak üzere. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda geçtiğimiz günlerde, tüm paydaşlarla tescil dosyası görüşülmüş. Taraflar, mahreç olarak mı yoksa “geleneksel ürün” olarak mı tescillenmesi gerektiğini tartışmış. “Mahreç” olarak tescillenmesi, aromalı kahvelerin artık “Türk kahvesi” diye satılamaması anlamına geliyor. Çünkü, tescil dosyasındaki üretim aşamasında aroma veya herhangi bir katkı maddesine izin yok.

Haberin Devamı

Kahvenin, “Türk kahvesi” amblemine sahip olabilmesi için Arabicca türü kahve çekirdeğinden öğütülmüş ve şartlara uygun kavrulmuş olması gerekecek. Kavrulma yöntemine göre sadece 3 tip Türk kahvesi olacak; koyu, orta ve açık. “Türk kahvesi” ibaresini kullanmak isteyen işletmeler de, bu şartları taşıyan kahveyi satacak. Başvurunun takipçisi kendisi de kahveci olan İZTO Meclisi üyesi Abdurrahman Aydoğan. Son dönemde aromalı ve katkılı kahvelerle Türk kahvesinin tadının erozyona uğradığını belirten Aydoğan, dededen toruna aktarılan, köpüklü Türk kahvesi tadını korumak istediklerini söylüyor. Aydoğan, tescil dosyasının onaylanması halinde Türk kahvesinin sadece Türkiye’den satın alınabileceğini de belirtiyor.

Tescilli ‘Türk kahvesi’

“Fırsatı heba ediyoruz”

Coğrafi işaret tescili, aslında Türkiye gibi zengin endemik ürün çeşitliliğine sahip ülkeler için eşsiz bir fırsat. Ancak Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı’nın Başkanı Prof. Yavuz Tekelioğlu’na göre, bu fırsatı maalesef heba ediyoruz. Bu alanda 25 yıldır çalışan Yavuz Hoca, bugüne kadar coğrafi işaret alan 450’den fazla ürününün tescilinin sadece kağıt üzerinde kaldığı görüşünde: “Çünkü sadece tescille uğraşılıyor. Esas unsur, coğrafi işaret yönetişimi ve denetimi ihmal ediliyor. Tescil alan, o ürünün belgedeki kurallara göre üretilip üretilmediğini bile denetlemiyor. Üreticileri bilgilendiremiyor, ARGE yapmıyor. İsim tecavüzü için girişimde bulunan yok. “Antep baklavası” tescilli ama her yerde “Antep baklavası” adı altında baklava satılıyor. Adana kebabı tescilli, İstanbul’da her kebabçının menüsünde “Adana kebabı” var. Olmaz. Bu isimle satılamaz. Dünyanın en çok taklit edilen peyniri ‘Rokfor’un haklarını 50 ülkede avukatlar korur. O tescilin yönetişimi için 80 kişi çalışıyor ve peynir yılda 200 denetimden geçiyor. O yüzden bir Fransız, Rokfor’u gözü kapalı tüketir.”

Haberin Devamı

Tabii tescilin korunması tartışmalara yol açmıyor değil. Çiğ köftede bu yaşandı mesela. ‘Şanlıurfa Çiğ Köfte’yi tescil ettiren Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası, “Adıyaman Etsiz Çiğ Köfte”nin tescil edilmesini yargıya taşıdı. Dava dosyasının bilirkişiye gideceğini anlatan Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Odası İbrahim Halil Peltek, “Çiğ köfte bir tanedir o da Urfa’nındır. Etsiz çiğ köfte olmaz. Adı üstünde çiğ. Bunu düzeltmeliler” diyor.