Evlerimizi serinletelim derken, dışarıyı daha da ısıttığımızın farkında bile değiliz. Tam bir kısır döngü! İç ortamdaki sıcak havayı dışarıya salan klimalar, serinleyemeyen kesimi daha da bunaltıyor.
Artan sıcaklıklarla birlikte şehirlerdeki klima kullanımı arttı. Ancak klimalar bir yandan soğuturken bir yandan da ısıtıyor! Özellikle kentlerde ‘ısı adası’ etkisinin oluşmasında klimaların ciddi bir payı var. Yani biz iklim krizinin yarattığı boğucu sıcaklığa bireysel çözümler üretirken, aslında sorunu daha da büyütüyoruz. Âdeta bir sarmalın içindeyiz. Hem klimalara bağlı enerji tüketimindeki artış hem de klimaların iç ortamdan çektikleri sıcak havayı dışarıya transfer etmeleri, iklim krizini daha da derinleştiriyor.
2.4 derece artırıyor
İşte Fransa’da yapılan bir araştırma… Çalışma kapsamında oluşturulan simülasyon; sıcak hava dalgası esnasında Paris’teki tüm klimalar çalıştırıldığında, sokaklardaki sıcaklığın normale göre 2.4 derece artacağını ortaya koyuyor. Küresel ısınma eşiğinin 1.5 derece olduğu düşünüldüğünde, bu artış oldukça dramatik! İç ortamdaki sıcak havayı dışarıya salan klimalar, serinleyemeyen kesimi daha da bunaltıyor yani. Bir yönden bakıldığında varsıl serinlerken yoksul yanıyor. Aynı iklim krizinde yaşanan gibi aslında. Çünkü dünyayı ısıtan karbon emsiyonlarının neredeyse tamamı ‘gelişmiş’ zengin ülkelerden kaynaklanıyor. İklim krizinin en sert sonuçlarını ise emisyonlarda en az payı olan ‘az gelişmiş’ ülkeler yaşıyor.
Zaten klima ve soğutucu fanlar da daha çok gelişmiş ülkelerde yaygın. Japonya’da hanelerin yüzde 91’inde, ABD’de yüzde 90’ında klima var. Suudi Arabistan ve Çin’de de oranlar yüzde 60’ın üzerinde. Sıcak hava dalgaları arttıkça, klima kullanımının tüm dünyada artacağı öngörülüyor. 2050 yılına gelindiğinde dünyadaki evlerin yaklaşık üçte ikisinde klima bulunabileceği tahmini var. Tabii bu rakam, inanılmaz bir enerji talebi anlamına geliyor. Uluslararası Enerji Ajansı, bu durumu ‘Soğuk kriz’ olarak adlandırmış. Zaten hâlihazırda serin kalmak için klima ve elektrikli fan kullanımı dünya çapında binalarda kullanılan toplam elektriğin yaklaşık yüzde 20’sini tüketiyor. Önümüzdeki 30 yılda alan soğutmaya yönelik enerji talebinin 3 kattan fazla artacağı düşünüldüğünde, serinledikçe ısınacağımız aşikâr.
Yaylalarda doğal serinlikYaylalarda doğal serinlik
Ekolojik ayak izi en düşük çözüm ise yayla ve dağların doğal serinliğinden faydalanmak. Ama bu kez de dağ ve yaylaların beton yığınına dönme riski var. Bunun örneklerini maalesef fazlasıyla görüyoruz. Dağ ekosisteminde tahribata yol açmanın maliyeti ise tahminlerimizin çok ötesinde olabilir. Zira İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Bikem Ekberzade’nin yeni araştırmasına göre, iklim krizinin etkileri ağırlaştığında, bu coğrafyadaki son sığınağımız Anadolu dağları olacak.
Araştırma, eğer insan baskısı ortadan kalkarsa Anadolu ormanlarının en kötümser iklim değişikliği senaryosuna bile direnebilecek kapasitede olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle tür kaybı açısından ‘soğukçul türlerin’ hayatta kalabilmek için dağ alanlarına göç edeceği öngörülüyor. O yüzden dağları her türlü insan baskısından korumalıyız.