Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de ve Avrupa’da kozmetik ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmesi epeydir yasak. Fakat hayvan deneyleri tamamen yasak değil! Peki, ne yapılmalı?

 

Kozmetik testlerde kullanılan tavşan Ralph’in dramatik öyküsü, bir anda hepimizi “hayvan deneyleri” gerçeğiyle yüzleştirdi. “Save Ralph” adlı kısa film, laboratuvarlardaki çığlığı evimize ulaştırınca hemen herkes, “Hayvan deneyleri şart mı?” sorusunu sorar oldu. Oysaki insanın üstün yararı için hayvanlar zaten asırlardır sistematik bir şekilde eziyete uğruyordu.

Haberin Devamı

Tabii Ralph’le empati kurmak oldukça sarsıcıydı. Bazıları çözümü, hayvanlar üzerinde test edilmemiş kozmetikleri seçmekte buldu. Markalar paylaşıldı, vicdanlar rahatlatıldı. Ancak kozmetik testleri, hayvan deneylerinin sadece bir yönü. Zaten hem Türkiye hem de Avrupa’da, kozmetik ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmesi epeydir yasak. Fakat hayvan deneyleri tamamen yasak değil. Başta ilaç ve aşı olmak üzere, birçok bilimsel çalışmanın Faz 0 aşaması, hayvanlar üzerinde yapılan ve çoğu ölümle sonuçlanan deneylere dayanıyor. Aynı süreç Kovid-19 aşılarında da işledi, işliyor. Bu deneylere de “etik kurulları” onay veriyor.

Sertifika alması gerekiyor

Kurullar, deneyin gerçekten bilimsel açıdan fayda sağlayıp sağlamayacağını, hayvan seçim kriterlerinin doğru olup olmadığını ve yöntemi denetlemekle mükellef. Deneyi yapacak araştırmacının da 80 saatlik eğitimden geçerek “Deney Hayvanı Kullanım Sertifikası” alması gerekiyor. O eğitimde araştırmacıya, hayvan anatomisi, kan ve örnek alma tekniklerinin yanı sıra ağrı, ızdırap ve insani sonlandırma noktalarının belirlenmesi ile ötenazi teknikleri de öğretiliyor. İnsani sonlandırma, artık hayvanın yaşadığı acıyı öldürerek bitirmek anlamına geliyor.

Diğer taraftan aynı eğitimde araştırmacıya, 3R ilkesi olarak bilinen “Yerine koyma, Azaltma ve Arındırma” da öğretiliyor. Yerine koyma ilkesiyle hayvanlar üzerinde deney yapmadan önce alternatif yöntemlerin tercih edilebileceği, azaltma ilkesiyle mümkün olan en az sayıda hayvanın kullanımının sağlanması, arındırma ilkesiyle de deneyde kullanılacak hayvanın refahını gözetme, daha az acı duyması için önlemler alma gibi etik koşullar salık veriliyor. Tabii bu etik ilkelere ne kadar riayet edildiği ise meçhul! Çünkü hayvan hakları savunucularına göre, deneylerin denetleme mekanizması çalışmıyor.

Haberin Devamı

Ralph’lerin ızdırabı biter mi

“Artık deneyler gerekli değil”

Deneye Hayır Derneği kurucularından İç hastalıkları uzmanı Dr. Oğuzcan Kınıkoğlu, gelişen teknoloji sayesinde artık hayvan deneylerine ihtiyaç kalmadığı görüşünde. Kınıkoğlu ve Dernek, alternatif metotlarla bilimin pekâlâ ilerleyebileceğini savunuyor. Dr. Kınıkoğlu, şu önemli noktalara dikkatleri çekiyor: “Deney hayvanı diye bir hayvan yoktur. Hiçbir hayvan laboratuvarda yaşamak için dünyaya gelmez. Varoluş sebepleri evrimsel açıdan bu değil. Zaten hayvanlar üzerinde deney yapılması gerekli de değil. Yurt dışındaki literatür taramalarına göre deneylerin yüzde 96’sı işe yarar sonuç vermiyor. Bakıyorsunuz, bir ilaç yan etkisinden dolayı piyasadan çekilmiş. Oysaki bu ilaç, hayvanlar üzerinde denenmiş. Demek ki, bu sonuçlar anlamlı değil. Ama buna rağmen sırf akademik unvan amacıyla her gün binlerce hayvan laboratuvarlarda eziyet görüyor. Bilim ilerlemiş, ilerlememiş pek kimsenin umurunda da değil. Yayınların niteliğinin düştüğünü hepimiz görüyoruz. Bugün kök hücreden yeni dokular yapıp, ilaçların etkilerini bu dokular üzerinde test edebiliyoruz. Matematik modellemeleri kullanabiliyoruz. İlaçları insan hücre ve doku kültürleri üzerinde deneyebiliyoruz. Bu tip alternatif yöntemlerle önce deneyleri azaltma sonra da tamamen sonlandırma yolunu seçmememiz gerektiğini savunuyoruz. Bu aşamaya kadar da bilime yenilik getirmeyecek çalışmalarda etik kurullarının hayvanlar lehine karar vererek izinleri sınırlandırmasını istiyoruz.”

Haberin Devamı

Hangi hayvanlar kullanılıyor?

2010-2017 yıllarında izinli ve kayıtlı olarak toplam 2 milyon 129 bin 833 hayvan deneysel çalışmalarda kullanıldı. Deneyler, balık, amfibi, sürüngen, bıldırcın, sığır, koyun, keçi, domuz, tek tırnaklılar, tavşan, kobay, fare, sıçan, hamster ve diğer memeli/kanatlı/kemirgen hayvanlar üzerinde yapıldı. Türkiye’de deney hayvanı yetiştirme/bulundurma/kullanım iznine sahip, 54 ilde toplam 135 merkez var.

Ünlü filozof Descartes da “Zaten acı çekmiyorlar” diye canlı hayvanlarla birçok deney yapmış. “Hayvanlar bir amaç uğruna araç olarak kullanılmak üzere vardır. Bu amaç insandır” sözü de bir diğer filozof Immanuel Kant’a atfediliyor. Bugün bizim “Ralph” ile yüzleştiğimiz hayvan deneyleri, ta Hipokrat’tan beri tartışıla gelen bir durum. Hipokrat (MÖ,460-370) eserinde anatomik yapıyı belirlemeye yönelik deney hayvanı kullanımını anlatmış. Aristoteles de (MÖ, 384-322) bu deneyleri yapmış. Ancak halefi Theophrastos (MÖ 370-287) hayvanlar üzerinde çalışmayı insanca bulmadığı için reddetmiş.

Deneysizliği  gösteren işaretler

Deneye Hayır Derneği verilerine göre, her yıl yarım milyon hayvan kozmetik testlerde öldürülüyor. Deneysiz kozmetik ürünleri tercih eden tüketiciler, uluslararası geçerliliği ile en güvenilir kabul edilen CCIC’nin “Leaping Bunny”(Sıçrayan tavşan) ikonuna sahip ürünleri tercih edebilir. Deneysizliği gösteren diğer işaretler ise “Choose Cruelty Free”, PETA’nın “Cruelty Free”, “Vegan Sunflower”, “Vegeterian Trademark”.

Ralph’lerin ızdırabı biter mi

Oğuzcan Kınıkoğlu

“Etik kurullara çok iyi eğitim verilmeli”

Öte yandan Laboratuvar Hayvanları Bilimi Derneği’nden bir yönetim kurulu üyesi ise hayvan deneylerinin modern tıbbın “maalesef” vazgeçilmezi olduğu görüşünde. Tepkilerden çekindiği için adını paylaşmadığım üyenin söyledikleri ise şöyle: “Hayvan deneyi olmadan makaleler inandırıcı olmuyor. Hücre ve organ kültürü organizmanın yapısını bire bir yansıtamıyor. Matematik modellemeler sadece ön bilgi sağlıyor. Alternatiflere yatırım yapılması için TÜBİTAK nezdinde girişimlerde bulunan da biziz. Geçmişe göre bilim insanları bu konuda artık çok hassas. Hayvanın çektiği eziyeti nasıl azaltabiliriz, gereksiz yere hayvan kullanımını nasıl önleyebiliriz, etik kuralları nasıl yaygınlaştırabiliriz, bunun derdindeyiz. Ben etik derslerinde hep, “Maymunlar Cehennemi” filmini örnek veririm. Araştırmacılardan empati kurmalarını isterim. “Master için iki hayvan keseyim” denilmesini engellemek lazım. Etik kuruldakilerin fayda-yararı iyi ölçmeleri gerek. Bunun için kurullara çok iyi eğitim verilmeli. Deney izni verildikten sonra da takibi aksatmamak lazım. En büyük sorun çok fazla kurulun olması. Bunun merkezileşmesi bazı sorunlara çözüm sağlayacaktır.”