Zehir kokteyli gibi sebze ve meyveler hâlâ soframıza gelebiliyor. En akılcı ve kesin çözüm, tarladan sofraya etkin denetim. Üretici, denetlenip cezalandırılacağını bilirse kimyasalları kullanamaz ve biz de güvenle sebze meyve yiyebiliriz
Normalde yer yerinden oynamalıydı. Günlerce tarım zehirlerini konuşmalıydık. Öyle ya, bir çocuk yediği nardaki tarım zehrinden öldü. Ama bu bile soframızdaki zehirleri yeterince tartışılır kılmadı maalesef. Oysa o zehir hepimize ulaşıyor. Bunu bu köşede defalarca yazdım. Daha 6 ay önce 64 çeşit tarım zehrinin (pestisit) yediğimiz sebze ve meyvelerle vücudumuza sirayet ettiğini gösteren çalışmaya dikkat çekmiştim. O yazıda, narda da 11 çeşit pestisit saptandığı vardı. İşte belki de o zehirlerden biriydi 4 yaşındaki Saliha’yı öldüren.
Belki gözünüzden kaçmıştır. Ailesinin tek çocuğuydu Saliha. Tüp bebek tedavisiyle yıllar sonra dünyaya geldiği için Kayseri Yeşilhisar ilçesinde yaşayan ailesi üzerine titriyordu. 30 Ekim 2019 günü yatmadan önce tüm aile, Adana’dan hediye gelen narlardan yedi. Birkaç saat sonra hepsinde kusma şikâyeti başladı. Minik Saliha’nın durumu ise daha ağırdı. Hastaneye götürdüklerinde kalbi durdu. Hastanede, “Biraz daha su verin, söz kusmayacağım” yakarışı, maalesef babasının duyduğu son sözleri oldu. Acılı aile, narın incelenmesini istedi. Tarım Bakanlığı inceledi kusur “bulamadı” ama Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi Toksikoloji Şubesi, Saliha’nın yediği narda pestisitler bulunduğunu saptadı. Ve ölümün nardaki tarım zehirlerinden kaynaklandığı rapora yazıldı.
Bu, belki de doğrudan pestisit kalıntısı kaynaklı ilk vaka. Pestisitlerin zararlarını inceleyen çalışmaların neredeyse tamamı, intihar dışında akut zehirlenme kaynaklı ölümden bahsetmez. Hep yıllar içinde “vücutta birikerek toksik etki” yaptıkları ve çeşitli hastalıklara neden oldukları belirtilir. Kalıntı nedeniyle ölüm, bazılarının “tarım ilacı” diye sevimli göstermeye çalıştığı bu zehirlerin neye mal olabildiğinin en bariz kanıtı.
Depolarda sıkılıyor
Buna rağmen biliyoruz ki, soframızda zehir kokteyli gibi sebze ve meyveler hâlâ var. Nardaki pestisitleri de bilimsel çalışmalardan az çok tahmin edebiliyoruz. Hatta Avrupa Birliği (AB) Gıda Alarm Sistemi, yasaklı kimyasalların nar tarlalarında hâlâ kullanıldığını gösteriyor. AB ülkeleri, son 2 yılda 21 parti nar ihracatını pestisit kalıntısı nedeniyle kabul etmemiş. Sadece geçen mart ayında 4 parti nar ihracatı, zehir kalıntısı nedeniyle AB sınırında engellenmiş. Hepsinden de “Imazalil” etken maddeli tarım kimyasalları çıkmış. Bir analizin sonucuna baktım. Narda, limit değerin 96 katı “Imazalil” olduğu belirtilmiş. Bu maddenin, çürüme ve küflenmeye karşı depolarda kullanıldığını belirten makaleler var.
Yıkanmış ama
Saliha’nın babası ile konuştuğumuzda, narın çürüyüp çatlamaması için üzerine sıkılan kimyasal nedeniyle zehirlendiklerini anlattı. Yemeden önce meyveyi yıkamışlar, ama buna rağmen zehirden kurtulamamışlar. Zaten çoğu pestisitin aynı antibiyotik gibi tüm organizmaya yayıldığını, yıkamakla, kabuk soymakla kurtuluş olmadığını biliyoruz. Tek çare üretimin zehirsiz yapılması. “Organik sertifika” bu açıdan tüketiciler için bir nebze çözüm oluyor, ama o da oldukça pahalı. Gıda fiyatlarının can yaktığı bir dönemde zehirlenmemek için “organik tüketin” demek, toplumun büyük bir bölümü için rasyonel bir seçenek değil. En akılcı ve kesin çözüm, tarladan sofraya etkin denetim. Üretici, denetlenip cezalandırılacağını bilirse “Aman kayıp yaşamayayım” diye kullandığı kimyasalları muhtemelen kullanamaz. Biz de güvenle sebze meyve yiyebiliriz.
Hangileri riskli?
Yapılan çalışmalara ve raporlara göre, en çok tarım kimyasalı kalıntısı rastlanan meyveler üzüm, şeftali, armut, elma, nar, çilek ve kayısı. Sebzede ise biber ve domates daha sık pestisit kalıntısı saptanan gıdalar. Ayrıca asma yaprakları da zaman zaman AB tarafından geri çevriliyor. ABD merkezli Çevre Çalışma Grubu’nun “Kirli 12” listesinin 2. ve 3. sırasında ıspanak ile lahana bulunuyor.