Mercimeğin gen merkeziyiz ama Kanada mercimeği yiyoruz. Maalesef bugün birçok marketin rafında ithal mercimek var. Çünkü üretimimiz iç tüketimi karşılamaya yetmiyor. Oysaki bir dönem, dünya mercimek üretiminde birinci sıradaydık. 1970’li yıllarda mercimekle tanışan Kanada, arayı hızla açıp zamanla bizim üretimimizi altıya katladı. Bizdeyse mercimek üretim alanları daraldı.
Tabii bunun en büyük nedeni çiftçinin hasat ettiği mercimekten para kazanamaması. Kazanç olmayınca üretim de sürdürülebilir olmuyor. Mercimek tarımının merkezi Güneydoğu Anadolu’daki tablo bunun en acı örneği. Kızıltepe Ovası’nda bir araya geldiğimiz Mardin Bulgur Sanayicileri Dernek Başkanı Faysal Sun, “Artık para etmiyor” diye ovada mercimek ekiminin her geçen yıl daha da azaldığından yakındı. Önceden 200-300 bin ton mercimek hasat edilirmiş bölgede. “Şimdiyse en verimli yılda 40 bin ton çıkıyor” diyor Sun. Verimin düşük olması da etki etmiş azalışa. Çiftçi, mercimek yerine daha yüksek verimli buğday çeşitlerine yönelmiş çünkü. Bir de tarlaları saran ‘canavar otu’ ile mücadelenin maddi külfeti eklenince, mercimekten kaçış iyiden iyiye hızlanmış.
Sözleşmeli tarım modeli
Bu gidişatı durdurmak için bölgenin umudu, coğrafi işaretli yerel çeşit Kızıltepe kırmızı mercimeğinde. Henüz bir yıl önce coğrafi işaret tesciline kavuşan çeşit, hem tat hem de rengiyle diğer kırmızı mercimeklerden ayrışıyor. Bölgenin toprak yapısı ve ikliminin etkisiyle daha kırmızı ve daha çok su tutabilen bir yapıya bürünen Kızıltepe kırmızı mercimeği, tanelerindeki nişastanın daha erken jelleşmesi sayesinde diğer çeşitlere oranla daha kısa sürede pişiyor. Bu avantajları öne çıkararak kırmızı mercimek üretiminde tekrar canlanma sağlamayı hedefleyen dernek, Metro Türkiye ile iş birliği yaparak, ön alım garantili üretim modeline geçmiş. Bölgede üretilen mercimek, artık marketin coğrafi işaretli ürünler rafında yer alacak. Metro Türkiye, ‘Yerelin İzinde’ projesi kapsamında çiftçiye her yıl belli oranda alım garantisi verecek. Bu yıl için açıklanan rakam bin 500 ton. Aracısız doğrudan tüketiciye ulaşmayı mümkün kılan projenin yerel üretici için can suyu olduğunu belirten Faysal Sun, sözleşmeli tarım modelinin yaygınlaşması hâlinde tarımsal üretimde önemli bir mesafe kat edileceği ve daha birçok yerel çeşidin tekrar canlanabileceği inancında.
Haklılık payı da var. Zira bu model çiftçiyi, belini büken fiyat dalgalanmalarından koruyor. Daha tarla ekilirken üretici, üç aşağı beş yukarı ne kazanacağını biliyor. Planlamasını da ona göre yapıyor. Diğer türlü, tüccarın eline bakıyor. Hele de yetiştirdiği ürünün rekoltesi çoksa fiyatlar iyice dip yapıyor ve zarar kaçınılmaz oluyor. Gıda üretiminin devamı için bu tip iş birlikleri ve projeler çok değerli. Tabii biz tüketicilerin de yerele öncelik vermesi şart.