Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kent yaşamını doğayla uyumlu kılmak için “hasar azaltıcı” çözümlerden biri “yeşil çatı.” Böylelikle çatıyı karbon avcısına dönüştürmek, hava kirliliğini azaltmak, şehre estetik bir görünüm kazandırmak, hatta tarım yapıp gıda üretmek dahi mümkün

"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul.” Tabii Yahya Kemal Beyatlı’nın bu meşhur dizeyi yazdığı 1948 yılında, İstanbul tepeden bakıldığında da büyüleyiciymiş. Bugün ise kenti kuş bakışı seyretmek, oldukça iç karartıcı. Çünkü artık İstanbul’un silüetinde “efsunlu güzellikler” değil, kilometrelerce uzanan gri apartmanlar, yeşili yutmuş plazalar, gökdelenler ve yollar var.

Haberin Devamı

Aradan geçen yarım asırda kent âdeta beton denizine döndü. Ve o beton, içinde yaşayanları da boğmaya başladı. Betonlaşma kaynaklı “ısı adası” etkisi nedeniyle bazı günler nefes almak bile güçleşiyor. Tabii bu durumu tersine çevirmek artık çok güç. Ancak kent yaşamını doğayla uyumlu kılmak için, “hasar azaltıcı” çözümler yok değil. Onlardan biri de “yeşil çatı.” Çatı ve terasları yeşillendirerek doğaya verdiğimiz hasarı azaltabiliriz.

Çatıda bir bahçe var

Çatıları yeşertmenin ekolojik etkisi öyle azımsanacak gibi  değil. Yeni rafa çıkan, “Çatı Bahçeleri” adlı kitaba göre, 1 metrekarelik yeşil çatı uygulaması, yılda yarım kilo karbonu ayrıştırabiliyor. Kaba hesapla 40 metrekarelik yeşil çatı, ekosisteme bir ağaç kadar fayda sağlıyor. Bir otomobilin 2 kilometre boyunca saldığı karbonu, çatınızın hapsettiğini düşünün. Bölgesel (15 bin hektar) uygulama yapıldığında, oradaki 10 bin otomobilin yıllık karbon yükü çatıda tutulabiliyor. Ve buna ek olarak ısı adası etkisi de azalıyor. Zira çatılarda bitkilerin yeşermesi, kent ölçeğinde sıcaklığı 2 dereceye kadar düşürebildiği tahmin ediliyor.

Tabii ek faydalar da söz konusu: Yüzeysel akışın azaltılması ve su kalitesinin artırılması, enerji tasarrufu, ısı yalıtımı, gürültü kirliliği ve hava kirliliğinin azaltılması, yaban hayatı özellikle de kuşlar için yaşam ortamı sağlanması, gıda üretim olanakları ve estetik etkiler, başlıca kazanımlar. Kitaptaki verilere göre, çatınız bahçeye dönüştüğünde, 15 dereceye varan ısı yalıtımı, yüzde 35 ile 80 arasında enerji tasarrufu, 10 desibele kadar gürültü azalışı, ısıtma-soğutma giderlerinde yüzde 25’e varan azalma gibi olumlu sonuçlarla karşılaşmanız muhtemel. Bir de orada salatalık, domates, roka, marul gibi bitkiler yetiştirseniz ne âlâ. Zira çalışma, İstanbul’da bostana dönüştürülen bir çatının metrekaresinden 21 haftada 2.5 kilogram ürün alınabildiğini ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Yenilebilir çatı

Kitabın yazarı İ.Ü. Cerrahpaşa Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mert Ekşi, yeşil çatı sistemleriyle işlevsiz alanların, kentsel tarım alanına dönüştürülebileceğine işaret ediyor. “Çatı üstü çiftlik”, “çatı bostanları” ya da “yenilebilir bahçeler” olarak da adlandırılan bu uygulamaların, yerel üretimi teşvik etmekle birlikte işlevsiz yapı yüzeyinin gıda üretimi amaçlı kullanımına da katkı sağladığını anlatan Mert hoca, “Bu sayede statik açıdan yeşil çatı sistemi kurulumuna uygun olan her yapı yüzeyi, birer tarlaya dönüşebilir. Ayrıca bu sistem çocuk eğitiminde de faydalar getirebilir. Çocuklar, yedikleri besinlerin sofralarına nasıl geldiğini, bitkilerin yıl boyuca nasıl gelişim gösterdiğini hemen yakınlarındaki çatıda deneyimleme fırsatı bulacaktır. Özellikle ülkemizde kentlerde yaşayanların tarıma ilgisi ve tarımsal miras da bu noktada önemli. Bu sayede çatı bahçelerinin kolayca uygulamaya geçebileceğini düşünüyorum” diyor.

Haberin Devamı

Yeşil çatı seferberliği

Tabii her çatıdan kolaylıkla tarla ya da bahçe oluşturmak pek de mümkün olmasa gerek. Doç. Dr. Ekşi de zaten çalışmasında, yeşil çatı dönüşüm projelerinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini ayrıntılı bir şekilde anlatmış. Öncelikle sistemin, yapıya ek bir yük getireceğine dikkat çekiyor Mert hoca. En önemli husus da su sızmasıymış. Yetiştirilecek bitki ve kök yapısına uygun su yalıtım örtüsünün mutlaka hesaplanması gerektiği uyarısında bulunan Doç. Ekşi, sistemi kurmayı planlayanların böceklenme endişesine kapılabilecekler için şunları öneriyor: “Böceklenme konusunda bir olumsuzluk yaşanmadı. Ancak çatıya bir miktar canlı hayatı elbette taşınacaktır. Doğru bakım tedbirleriyle bu konuda bir sıkıntı yaşanması pek olası değildir. Almanya başta olmak üzere Avrupa ve Japonya’da çatı bahçeleri yıllardır kullanılıyor. Sonuçta bu sistemler yapaydır. Asla doğal ekosistemlerin yerini tutamaz. Ancak kent ekolojisine katkı yapabilmek adına yardımcı birer araç olarak değerlendirilebilirler.”

Zaten TBMM İklim Araştırma Komisyonu’nun raporunda da “yeşil çatı”lar, küresel ısınmaya karşı alınabilecek önlemler listesinin üst sırasında yer alıyor. Geçtiğimiz aylarda İzmir bu alanda önemli bir adım attı. Kentte 60 bin metrekare üzerindeki inşaatlarda “yeşil çatı” zorunlu kılındı. Elbette bu yeterli değil. Almanya’nın 100 milyon metrekare yeşil çatısı olduğu göz önüne alındığında, Paris’in 100 hektarlık yeşil çatı hedefi koyduğu düşünüldüğünde, bizim de ciddi bir seferberliğe ihtiyaç duyduğumuz aşikâr.

Karbon avcısı  “Çatı bahçeleri”

Hangi çatıya hangi bitki?

Yeni İnsan Yayınları’ndan çıkan kitapta, İstanbul çatılarına en uygun bitkilerin neler olduğu da paylaşılmış. Bitki yetiştirme derinliği 15 santimetreden az olan değişken iklim şartlarına uyum sağlayan bitki türlerinin tercih edildiği sisteme, “yeşil çatı” deniliyor. Bu sistemde uygulama yapılıyorsa Cerastium fontanum, Origanum vulgare, Allium schoenoprasum, Anthemis tinctoria, Prunella vulgaris, Sedum türleri öneriliyor. Derin yetişme ortamlarına sahip (>15 cm), büyük çalılar ve ağaçlar kullanılarak inşa edilecek sistemler ise “çatı bahçeleri” olarak anılıyor. Bu sistemde de Viburnum tinus, Cotoneaster nummularia, Euonymus latifolius, Lavandula augustifolia çalıları ile Acer palmatum, Lagerstromia indica, Laurus nobilis, Olea europaea ağaççıkları öneriliyor.