Karavanla Türkiye’yi gönüllerince gezen Özgür ve Zeynep Karaman çifti, şimdi yaşamlarını tekneye taşıyarak, yelkenlerini özgürlük rüzgârıyla doldurmaya hazırlanıyor
"Başka bir hayat mümkün!” Ne kadar umut dolu ne kadar baştan çıkarıcı bir söz öyle değil mi? Hele ki yarın İstanbul trafiğiyle boğuşacaksanız, masanız ve aklınız yapılacak işler listesiyle doluysa ve şehrin temposundan hiçbir şeye yetişemiyorsanız. Kaçıp kurtulmak istemez mi insan yeni bir hayata yelken açarak. Elbette ister. Ama nasıl? Belki Özgür ve Zeynep Karaman çiftinin öyküsü ilham olur.
Onları az çok tanıyorsunuz aslında. Daha önce bu köşede hikâyelerine yer vermiştik. 2 yaşındaki kızları Nil’le şehir hayatını bırakıp karavanda yaşamaya başlamış, gönülleri nereyi isterse direksiyonu oraya kırarak tüm Türkiye’yi dolaşmışlardı. Tabii Özgür’ün yazılımcı olması ve sabit bir ofise ihtiyaç duymadan çalışabilmesi bunu mümkün kılmıştı. 3 yıl boyunca 8 metrekarelik karavanda az tüketip çok yaşamanın keyfine vardılar. Ama artık bu yolculuk sonlandı.
Karavandan tekneye
Karavanlarını şarkıcı Halil Sezai’ye satıp, biraz da borçlanarak bu kez tekneyle açılacakları yeni serüvene hazırlanıyorlar. Tekneleri şu an Darıca’da. Pendik’te marinaya bağladıktan sonra artık 50 metrekarelik teknede yaşamaya başlayacaklar. Denizciliği öğrenip, gerekli belgeleri aldıktan sonra da ver elini Akdeniz. Malta’da Nil’e dil eğitimi aldırıp, Yunanistan, İtalya, İspanya’da uzun soluklu konaklamalar yapacaklar. Hazır olduklarında da okyanus aşıp, başka dünyalara dümen kırmayı planlıyorlar.
İkisi de çevreci
Yine aynı karavanda olduğu gibi teknenin de çevreci olacağını anlatıyor Özgür: “Motoru elektrikliye çevirmeyi, elektriği de güneşten sağlamayı hedefliyoruz. Bir de tabii yelken. Olabildiğince rüzgârla yol alacağız. Tuvaleti de karavanda tecrübe ettiğimiz gibi kompost tuvalete dönüştüreceğim. Doğaya hiçbir atık bırakmadan, minimal kaynaklarla yetinmek artık bizim vazgeçilmezimiz oldu. Nil de böyle bir hayata doğduğu için o da çok alıştı. Bir an önce tekneye geçmek istiyor. Artık karaya çıkış yok. Zorlanacak mıyız evet, ama yapacağız. Aslında tekne benim ilk hayalimdi. Karavanla sistemden çıktık ve kendimizi tekneye hazırladık. Nil de bu süreçte gezerek yaşamaya uyum sağladı. Tekneyi çok istiyor. Yüzmeye çok meraklı. Dalış kursu alacağız hep birlikte. Onun da sporla sosyalleşmesini istiyoruz. Eğitimi hayatın içine sokacağız. Gezerek öğrenecek. Gördük ki karavan ona inanılmaz şeyler katmış. Her şeyi hatırlıyor, değişimleri çok iyi fark ediyor.”
Minimal yaşam
Tabii şu an karadalar. Hatta 4 aylığına da olsa yerleşik hayata geçmişler. Yaz dönemini birinin evini kiralayarak Bodrum’da geçirmişler, ama yıllar sonra tekrar apartman dairesine dönmeye hiç alışamamışlar. En başta da 5 yaşına ulaşan Nil. Her sabah “Anne artık karavana gitmek istiyorum” diye uyanıyormuş. “Sabit bir yerde yaşamak, dört duvar arasında olmak hiç ona göre değil” diyor Zeynep, Nil’i anlatırken. O yüzden de neredeyse günün büyük kısmını yine ev dışında parklarda geçiriyorlar. “Tüm Türkiye’yi karavanla gezince bir yere ait olmadığımızı, hiçbir yerde bir hayat kurmak istemediğimizi fark ettik. Zaten evi de aynı karavan gibi kullanıyoruz, sadece barınıyoruz” diyor Özgür.
Evde de en çok banyo konforu hoşlarına gitmiş. Karavanda depo suyunu idareli kullanmak için her işlerini ip gibi akan suyla yaptıklarından, evde kısıtlama olmamasını ilk başlarda yadırgamışlar. Hâlâ ip gibi akan suyla yıkanıp bulaşık yıkıyorlarmış. Minimal yaşam alışkanlıklarını terk etmiyorlar. Her ikisi de tek öğün ve tek çeşit yemekle besleniyor. Nil’e ise 2 öğün yediriyorlar. Hiçbir paketli ürün mutfaklarına girmiyor. Zeynep, Tip-1 diyabet hastası olduğu için beslenme konusunda çok katılar ve dışarıda hiç yemek yemiyorlar. Belki de bu iradedir, onları istedikleri kıyıya ulaştıracak olan. Hepimizden farklı kılan.