Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İzmir’de ‘Gönüllü Hasat’ projesine katılan üniversiteli gençler son hasat amacıyla tarlada bırakılan onlarca kilo çilek, kavun ve üzümü toplayıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor.

Eğer bu yazıyı okuyorsanız, lütfen önce çöpünüze bir göz atın. Kararmış bir muz varsa yaklaşık 150 litre suyu da muzla birlikte çöpe atmışsınız demektir. O muzun kilometrelerce uzaktan evinize kadar gelmesi için salınan kilolarca karbon emisyonu da cabası.

Sadece çöpe attığımız gıdalar nedeniyle küresel karbon emisyonunu her yıl yüzde 10 artırıyoruz. Ve böylesi bir tabloda, dünyanın bir başka köşesinde 800 milyondan fazla insan, gıda yetersizliği nedeniyle beslenme eksikliği yaşıyor. Oysa üretilen gıda, çöpe gitmese dünyanın tamamını sağlıklı beslemeye fazlasıyla yetiyor. Ama gelin görün ki, zengin sofralardaki israf maalesef sona ermiyor. Mesela Avrupa! Kıtaya sevk edilen gıdadan daha fazlası çöpe gidiyor. Yıllık kişi başı 174 kilo gıda israfı var o coğrafyada. Bizde de durum farksız değil. Kişi başı yılda 93 kilo gıda atığı hesaplanmış. Ve bu miktar, şehirleşme, topraktan ve üretimden kopuşla daha da artıyor. Çünkü gıdanın değerini en iyi, üretim süreçlerine birebir tanıklık edenler anlıyor. Domatesi marketten alan, yenisini yine alırım diye belki daha kolay çöpe atabiliyor, ama tohumdan başlayıp kızarmasına kadar geçen sürece tanıklık eden, o domatese kolay kolay kıyamıyor. O nedenle birçok raporda, kent tarımının önemine vurgu yapılıyor. Şehirde yaşayan çocukların elinin toprağa değmesi bile, gıdaya yönelik yaklaşımlarını değiştiriyor.

Haberin Devamı

Hasat gönüllüleri

İsrafa karşı ‘Gönüllü Hasat’

Bunun güzel bir örneği son bir yıldır İzmir’de yaşanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “Gönüllü Hasat” projesine katılan üniversiteli gençler, son hasat amacıyla tarlalara giderek, ticari açıdan estetik bulunmayarak tarlada bırakılan sebze ve meyveleri toplayıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Normalde çürümeye bırakılacak onlarca kilo, çilek, kiraz, kavun ve üzüm gençlerin emeğiyle gıda sıkıntısı çekenlerin sofrasına ulaşmış. Ve o etkinliklere katılan gençlerin gıdaya bakışlarında da ciddi değişimler yaşanmış. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Helin Türk, o gençlerden biri. Tarladaki emeği gördükten sonra gıdanın değerini daha iyi anladığını belirten Helin, “Önceden hep en taze ve kusursuz görünen sebze ve meyveyi satın alırdım. Tarlada ise ezik, yıpranmış, ufak çürükleri olan sebze ve meyvelerin de aslında tüketilebilir olduğunu fark ettim. Artık onları da alıp tüketiyorum. Bir de bu gıdalara ihtiyaç duyan insanlara yönelik empatim arttı. Hem ben hem de tarlaya gelen arkadaşlarım ihtiyacımız kadar alıp tamamını tüketmeye odaklandık” diyor. Yine Ziraat Fakültesi öğrencisi Alp Efe, aylarca süren emeğin çöpe gitmesinin ne kadar acı bir şey olduğunu tarlada fark ettiklerini ve ailelerine, “Tüketeceğin kadar satın al” felsefesini aşılamaya başladıklarını söylüyor.

Haberin Devamı

İsrafa karşı ‘Gönüllü Hasat’

İsveç’ten  “sürdürülebilir menü”

İsrafa karşı ‘Gönüllü Hasat’

İsrafın nedenlerinden biri de menüyü planlamadan fazla gıda satın almak. Oysa önce dolap ya da kilere göz atılsa var olanlarla da bir menü oluşturulabilir. Bunun örneğini, 12 Ekim’de İsveç Başkonsolosluğu’ndaki resepsiyonda gördük. İsveç Sarayı şefi Nusret Altundağ, sadece mutfağında bulunan malzemelerle harika bir menü çıkardı davetlilere. Menüde et yoktu. Ama bol miktarda yerel sebze vardı. Hatta normalde çöpe giden bazı sebzelerin yaprak ve kabukları da lezzete dahil edilmişti. Altundağ, mutfağından en az oranda atık çıkmasına odaklanmış bir şef. Yıllardır çalıştığı otel ve restoran mutfaklarında oluşan atığı görünce, “Dünyada o kadar aç insan varken biz bunları nasıl atabiliyoruz” diye sorguladığını belirten Altundağ, artık her şeyden ileri dönüşüm yapmaya ve dolabında var olanlarla menü çıkarmaya odaklandığını anlatıyor.

Haberin Devamı

Tabii en büyük destekçisi de İsveç’in İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson. Ericson da gıdada sürdürülebilir yaklaşıma duyarlı bir isim. Sohbetimizde, yüksek karbon ayak izi nedeniyle kırmızı eti ayda ortalama 1 kez tükettiğini söylüyor. Eşi ise hiç et yemiyor. Ama Başkonsolos, bunun bir boykot değil daha yeşil bir dünya için seçim olduğuna dikkati çekiyor. İsveç’te de bu bilincin yaygınlaştığını vurguluyor; gıdayla ilgili sürdürülebilir alışkanlıklar geliştirmenin çevre duyarlılığı açısından önemli olduğuna işaret ediyor.