Hastayken kullandığımız ilaçlarda, çantamızdaki kozmetik ürünlerde, elimizdeki kalemin mürekkebinde var olması muhtemel hayvan sömürüsünün izini süren “Hayvan Deneyleri” kitabı, tüyler ürperten satırlarla dolu
Bu soruyla başlıyor “Hayvan Deneyleri” kitabı ve okuru insanların hayvanlar üzerindeki tahakkümüne farklı bir pencereden bakmaya çağırıyor. Yeni İnsan Yayınevi’nden çıkan kitap, hastayken kullandığımız ilaçlarda, çantamızdaki kozmetik ürünlerde, elimizdeki kalemin mürekkebinde var olması muhtemel hayvan sömürüsünün izini sürerek, bizi “Hayvanlar insanlık yararına bedel ödemeli mi” sorusuyla baş başa bırakıyor.
Kitabın yazarları müzisyen Yağmur Özgür Güven ile tıp doktoru Oğuzcan Kınıkoğlu. İki yazar da Deneye Hayır Derneği’nin kurucuları. İnsan bedenine dair birçok keşfin, yüz binlerce hayvanın acı içinde ölümüyle gerçekleştiğini gösteren satırlar gerçekten de çok rahatsız edici. Canlı canlı kesilen köpekler, kulağından girilerek damarına ilaç enjekte edilen tavşanlar, beyinleri dilimlenen atlar, sinir gazı verilen maymunlar, o kanlı laboratuvarlarda yaşanan göz yaşartıcı ızdırabları bugüne taşıyor. Tabii insanın acımasız yönünün sadece hayvanlarla sınırlı olmadığını da anlıyoruz. Dünyanın akıl tutulması yaşadığı, ırkçı dalganın savaş ve katliamlara neden olduğu 1930’lu yıllarda, bu kez o laboratuvarlara savunmasız insanlar sokulmuş. İnsanlar üzerinde gerçekleştirilen deneylerde de çoluk çocuk yüz binlerce insanın katledildiğini görüyoruz.
Vicdanlar rahatsız
Diğer taraftan tüm bunlar yaşanırken, hayvanların refahı ve deneylerin gerekliliğine yönelik itirazlar, bugün tartıştığımız hayvan sömürüsünün o gün de vicdanları rahatsız ettiğini ortaya koyuyor. Hatta aile içinde bile ayrılıklar yaşanmış bu nedenle. Tüm deneylerini canlı hayvanlar üzerinde yapan ve insanların kurtuluşunun hayvanların kurban edilmesiyle mümkün olduğunu savunan Doktor Claude Bernard’a en güçlü itiraz karısı ve kızından gelmiş. Claude’dan ayrılan eşi Marie Françoise Bernard, hayvanlara bilimsel amaçla cerrahi müdahalede bulunmayı reddeden bir topluluk kurmuş. Sonrasında da Britanya’dan başlayarak Amerika’ya sıçrayan yasal düzenlemelerin hayata geçtiğini öğreniyoruz.
Köpek heykelinin akıbeti
Tarihsel açıdan hayvan deneylerine karşı mücadelede ilginç anekdotlar var. Kahverengi Terrier Heykeli de onlardan biri. Londra Ünversitesi Fizyoloji bölümünden Prof. William Bayliss’in 1900’lü yılların başında, üzerinde 60’dan fazla deney yaptığı terrier cinsi köpeği öldürmekle suçlanması, deney karşıtları ile deney yanlıları arasında uzun süren bir mücadelenin başlamasına neden olmuş. Deney karşıtı örgütler, 1906 yılında ölen köpeğin anısına bronz heykelini yaptırarak, Battersea Parkı’nın girişine koymuşlar. Üzerindeki plakada, “Şubat 1903’te ölümüne kadar üniversite laboratuvarında üzerinde sayısız deney yapılan kahverengi terrierin ve aynı zamanda aynı yerde deneylerde kullanılan 232 köpeğin anısına” yazan heykeli, tıp öğrencileri protesto edince taraflar arasında şiddet olayları baş göstermiş. Yüze yakın kişinin tutuklandığı olaylardan sonra polis, heykelin başında nöbet tutmaya başlasa da, bini aşkın tıp öğrencisinin Londra sokaklarında heykelin kaldırılması için yaptığı yürüyüşlerden bir süre sonra heykel şaşırtıcı bir şekilde ortadan kaybolmuş. Ta ki, 75 yıl sonra 1985’te yerine yeniden yapılan “Kahverengi Köpek” heykeli konulana kadar.
Veriler incelendi
Kitapta, bazı hayvan deneylerinin sadece akademik kariyer için yapıldığına yönelik bir veri incelemesi de yer alıyor. Türkiye’de 2006-2015’i kapsayan 9 yılda, laboratuvarlarda sıçanlar kullanılarak yapılmış 657 doktor uzmanlık tezini inceleyen yazarlar, bu çalışmaların sadece üçte birinin bilimsel veri tabanında yayınlandığını ve yayınlanan çalışmaların da sadece yüzde 9’unun 10’dan fazla alıntı alabildiğini ortaya koyuyor. Bu deneylerde 25 bin hayvanın öldürüldüğüne dikkati çeken yazarlar, okura şu soruyu yöneltiyor: “Sıçanlar üzerinde yapılan uzmanlık tezleri gerçekten bilimsel açıdan gerekli mi? Ölümcül bir hastalığı tedavi edecek bir ilaç için bir hayvanda deney yapıldığını ve bu sayede binlerce insanın hayatının kurtulabileceğini varsayalım. Peki ya tam tersi olursa? Bir insanın binlerce hayvanın hayatını kurtarabileceği bir senaryoda insanı feda eder miydik?”