Meğer çınar ağaçları da bizimle birlikte pandemi yaşıyormuş. Biz Dolmabahçe’deki çınarlar kesilince farkına vardık durumun vahametinin. Oysa yaklaşık 10 yıldır İstanbul’un çınarları yabancı istilacı bir patojenin neden olduğu salgınla boğuşuyormuş. Üstelik çok ölümcül bir hastalık çınarlara musallat olan.
Adı “Ceratocystis platani”. Çınar kanseri deniliyor. Amerika kökenli bir nevi mantar ve bulaştığı ağaçları 3-7 yılda öldürüyor. 2010 yılında İspanya’daki çınarlara musallat olduğunda büyük bir ağaç kıyımına yol açmış. Hastalık ülkeden, ancak bulaş tespit edilen tüm ağaçlar kesilerek uzaklaştırılmış. Fransa’da da benzer süreç yaşanmış. 2011 yılında İstanbul’da tespit edilmiş. O tarihten beri de yayılarak artış gösteriyor.
Avrupa yakasında incelenen 987 çınarın üçte birinde hastalığın saptandığına bakılırsa önemli bir salgınla karşı karşıyayız. Son kesimler, ağaçlar öldürüldüğünde de hastalığın kolay kolay silinmediğini ortaya koyuyor. Zira kaynaklara bakılırsa kanserli ağacın kesilmesi esnasında ortama saçılan talaş tozları bile hastalığı diğer ağaca bulaştırabiliyor. O yüzden hastalık yayılmasın diye budama şeklinde kesim yerine kökten kesim öneriliyor. Ve kesim yapılan aletlerin, eğer bir başka ağaçta kullanılacaksa mutlaka alkolle sterilize edilmesi gerekiyor. Tam bir bulaşıcı hastalık tablosu anlayacağınız. Ve bu hastalık da aynı Kovid-19 gibi sınırlarımızın dışından bize sirayet etmiş. Baş şüpheli ise fide ithalatı!
Çırağan Caddesi’nde 112 çınar ağacı, çınar kanseri olarak bilinen salgın nedeniyle kesildi.
Hastalığın tedavisi yok
Hastalıkla mücadele konusunda Türkiye’nin en yetkin isimlerden biri Prof. Dr. Tuğba Doğmuş Lehtijarvi. Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyesi Tuğba hoca, Dolmabahçe ve çevresindeki çınarların ölüme giden yolculuğuna 2016 yılından beri birebir tanıklık etmiş. Ağaçlar maalesef ölüyor; çünkü hastalığın tedavisi yok. Tek çare yayılımını durdurabilmekten geçiyor.
Neyse ki henüz Anadolu yakasındaki çınarlara sirayet etmemiş. Hatta Belgrad Ormanı’nda da hastalığa rastlanmamış. Daha çok Dolmabahçe-Emirgan hattındaki çınarlar, bu kanser illetiyle mücadele ediyormuş.
Ağaçtan ağaca atlıyor
Hastalığın kendi kendine yayılım mesafesinin yaklaşık 200 metre olmasının ve sadece çınarları etkilemesinin mücadelede önemli bir avantaj olduğunu belirtiyor Prof. Dr. Doğmuş: “Tek mücadele yolu, hastalıklı bireyi ortamdan uzaklaştırmak. Çevredeki sağlıklı çınarların hayatını tehdit ettiği için ağacın ayakta ölümünü beklemek bilimsel yöntemlerle uyuşmuyor. Biz ormancılar kadar ağaçların kesilmesine üzülen yoktur. Kökleri Osmanlı’nın son dönemine uzanan çınarların alandan uzaklaştırılışını gözlerimiz dolarak izledik.
Ama biliyoruz ki bunu yapmazsak gelecek nesiller çınar ağacını sadece fotoğraflarda görebilecek. Adeta bir domino taşı gibi ağaçtan ağaca atlayan hastalık, alandaki tüm çınarları yok edecek. Fransa’nın UNESCO Dünya Mirası; Canal du Midi’de 42 bin çınardan 20 bini bu hastalığa yakalandı ve bu ağaçların 10 binini kesmek zorunda kaldılar. Bizimki şu anda izole. Asya yakasına yayılırsa oradaki çınarları öldürmesi işten bile değil. Buna dikkat etmeliyiz.
Hastalığın tespitine kadar olan sürede yapılan budama yayılımı artırmış. Budamayı en aza indirgemek gerekiyor. Bir de ağacı dekorasyon materyali olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Ağaç da yaşayan bir canlı.
Özellikle kent içi ağaçlandırmada ithal bitkiler tercih edildiğinde, ithal bitki beraberinde, istilacı canlıları da getirebiliyor. İstilacı türler bir kez girdiğinde de artık yapılabilecek fazla bir kalmıyor. Önemli olan, istilacıların girişini önlemek. Etkilenen alanlara illa çınar dikmek istiyorsak kendi dayanıklı hibritlerimizi üretmeliyiz. Ya da çınarların alındığı bu alanları 5 yıl süreyle boş bırakmalı ve hastalık etmeninin uzaklaştığından iyice emin olduktan sonra tekrar çınar dikilebilir.”
İthal salgınlar
Tabii ülkemizdeki hasatlık ve zararlı tehdidine maruz kalan tek ağaç türü çınar değil. Kestane, karaağaç ve şimşir de yine yurt dışı kaynaklı mantar türleri yüzünden zor durumda. Üstelik onların ölümcül hastalıkları rüzgâr ve böcek gibi kontrolü çok zor etkenlerle de yayılabiliyor. Bir diğer ithal tehdit ise “turunçgil uzun antenli böceği”. İthal bitkilerle ülkemize gelen böcek, yapraklı tüm ağaçlara musallat olmuş durumda. Karadeniz’de çok sayıda fındık ağacının bu böcek nedeniyle söküldüğünü de unutmamalıyız.