“Sahil boyunca uzanan çam ağaçlarından ayda 5 bin lira gelir elde edilebiliyor” desem! Eminim bu yazı daha da iştahla okunur. Ama bunu salt yazıya ilgi çekmek için söylemiyorum. Aslında Türkiye için kaçırılan bir fırsata dikkat çekmeyi amaçlıyorum
Sahil kıyılarında daha çok sıralanan kızılçam ve sahil çamı, gerçekten de ekonomik açıdan büyük bir değer sunuyor. İki ağaç türünden elde edilen reçinenin ham kilo fiyatı 3 dolar. Bir kızılçam 1 kilo, sahil çamı ise ortalama 2,5 kilo reçine salgılıyor. Ülkemiz ormanlarında da iki türün sayısı epey fazla. Ancak buna rağmen Türkiye, her yıl binlerce ton reçine ithal ediyor. Var olan potansiyeli yeterince değerlendiremediğimiz için yurt dışına milyonlarca dolar ödüyoruz. Neyse ki bu durumu değiştirmek için geç de olsa ortaya konulan bir irade var. Orman Genel Müdürlüğü’nün “Reçine Eylem Planı”ndan bahsediyorum. Planın uygulamaya başlanmasından sonra, 2015 yılında 3 ton olan reçine üretimi, geçen yıl 290 tona yükselmiş. Bu yılın hedefi 420 ton. Ama ihtiyacın binlerce tona ulaştığı düşünüldüğünde gidilecek epey yol olduğunu söylemek gerek. Daha henüz ham reçineden izole edilen maddeleri işleyecek bir tesisimizin olmaması da büyük bir eksiklik. Tabii bu tesis için de en az 500 tonluk üretim gerekiyor. O yüzden reçine toplayacak orman köylüsü sayısını artırmalıyız.
Şu an için yaklaşık 100 kişi ormanda reçine salgılarını topluyor. Yılda 6-7 aylık bir çalışma süresi söz konusu. Aslında öyle çok da çalışma denemez. Çünkü o kadar meşakkatli bir süreç değil! Önce belirlenen ağaçlara, zarar vermeyecek şekilde küçük yaralar açılıyor. Bu yaranın üzerine de akmayı hızlandırmak için asit pasta sürülüp, reçinenin dolması için poşetler bağlanıyor. Yaklaşık 15 gün böyle bekleniyor. Ardından yara üst noktaya taşınıp bir 15 gün daha salgı alınıyor. Bu işlem yılda 7-8 kez tekrarlanıyor. Tokat’tan reçine üretimi için İzmit’e gelen Erdoğan Atıcı, yaptığı işi, “Ormanda bundan daha kolay iş görmedim” diye tanımlıyor mesela! Atıcı, “Sadece 15 günde bir ağacın yanına gitmeniz gerekiyor. Birkaç uygulama sonrası da ustalaşıyorsun. Biz ekip olarak geçen yıl Cumaköy’den 3 tır reçine çıkardık. İyi çalışan birinin, yılda 60 bin lira kazanması mümkün.”
Orman Genel Müdürlüğü Odun Dışı Daire Başkanı Özgür Balcı ise yapılan işlemin ağaçta hiçbir zarara yol açmadığını özellikle vurguluyor: “Aslında yarayı ağacı tahrik etmek için açıyorsunuz. Çünkü ağaçlar reçineyi kendilerini tehlike altında hissettiğinde salgılıyor. Reçineyle yarayı kapatıp, dıştan gelen zararı savuşturuyor. Yaptığımız işlem onların savunma mekanizmasını harekete geçirmekten ibaret. Zaten reçine sağımı bittiğinde de ağacın iletim demetleri güçleniyor. Bu da ağacı daha dirençli kılıyor. Kuruma veya ölme söz konusu değil. Artım kaybı bile olmuyor.”
Doğaya zarar vermeden böyle bir değer elde edilmesi oldukça önemli bir fırsat. Sonuçta reçineden elde edilen terebentin ve kolofan, boya sanayisinden farmakolojiye kadar geniş bir kullanım alanına sahip bulunuyor. Üretimin geniş sahalara yayılması, Türkiye için milyonlarca dolarlık bir kazanç anlamına gelebilir. Tabii ormanın bu nimetinden faydalanmak için öncelikle ormanları korumalıyız. Unutmayalım ki, orman yangınlarının yüzde 98’i insan eliyle çıkıyor. O yüzden, mangala, kamp ateşine, çöpe dikkat!