Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta kötü bir haber aldık. Meğer yumurtamızda antibiyotik varmış. Bir kötü haber de ben vereyim: Yumurtadaki antibiyotik oranı pişirdiğimizde daha da artıyormuş

Türkiye’de yapılan bir çalışma, 13 adet pişmemiş yumurtada saptanan antibiyotik çeşidi nitrofuranın, yumurtalar haşlandıktan sonra 3 kat daha fazla yoğunluğa ulaştığını ortaya koyuyor. Yani eğer yumurtada antibiyotik varsa pişirdikçe daha çok antibiyotik tüketmiş oluyoruz. 

Antibiyotik etkisi piştikçe artıyor

Nitrofuran, son antibiyotik skandalının da başrolündeydi. Tayvan’a Türkiye’den ihraç edilen yumurtalarda nitrofuran saptandığını öğrendik. Oysaki nitrofuran başta olmak üzere tüm antibiyotiklerin hayvan beslenmesinde kullanımı 17 yıl önce yasaklandı. Yasaktan önce antibiyotikler, kanatlı endüstrisinde büyüme faktörü, hastalıklardan korunma ve tedavi amacıyla kullanılıyordu. Ancak, hayvanlardaki bakterilerin zamanla antibiyotiklere direnç geliştirdiği ve bu direncin hayvansal ürünleri tüketen insanlara da sirayet ettiği anlaşılınca, hayvancılık endüstrisinde antibiyotik kullanımına sadece hastalık halinde izin verildi. 

Haberin Devamı

Antibiyotik yasak 

2006 yılından beri, hem ülkemizde hem de Avrupa Birliği’nde antibiyotiklerin sürekli kullanımı yasak! Ama bu yasağın kümeslere ne kadar yansıdığı önemli bir soru işareti. Zira 2006 yılından sonra yapılan birçok çalışma, başta kanatlı hayvanlar olmak üzere, hayvansal ürünlerde antibiyotik kalıntısına rastlandığına işaret ediyor. Mesela 10 yıl önce Bursa’da 90 tavuk karaciğerindeki nitrofuran düzeyi incelendiğinde, örneklerin 11’inde nitrofuran saptandığını görüyoruz. Bu çalışmadan birkaç yıl önce yapılan bir başka araştırma da 180 tavuk eti örneğinin 15’inde farklı antibiyotik kalıntıları olduğunu gösteriyor. Tabii her araştırmada antibiyotik kalıntısına rastlandığını da söyleyemeyiz. Zira 2017 yılında 5 farklı şehirdeki tavuk etlerine yönelik yapılan bir çalışma, etlerin hiçbirinde antibiyotik kalıntısının olmadığını ortaya koymuş. Ama Tayvan’a gönderilen yumurtalarda antibiyotik olduğunun açıklanması, bu tehdidin güncel bir şekilde sürdüğünü gösteriyor. Üstelik Tayvan’ın açıkladığı nitrofuran grubu antibiyotikler, hayvancılık endüstrisinde tedavi amaçlı kullanılan bir madde de değil. Demek ki merdiven altı bir kullanım söz konusu. 

Haberin Devamı

Kaçak yollarla 

Bu alanda birçok araştırmaya imza atan Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Artun Yıbar, nitrofuranın sınırlardan yasa dışı yollarla toz halinde getiriliyor olabileceğine dikkati çekiyor: “Eğer iddia doğruysa, bu tip yasal olmayan kullanımların Tarım ve Orman Bakanlığı’na kayıtlı ve izlenebilirlik prosedürlerini yerine getiren kümeslerde ve işletmelerde gerçekleşmesi düşük bir ihtimaldir. Ama küçük, bireysel yetiştiriciler arasında gerçekleşen, ‘Ben şu maddeyi/tozu kullanıyorum, hayvanlar hiç hastalanmıyor’ şeklinde söylentiye dayalı kullanımlar olabilir. O yüzden denetimlerin yanı sıra küçük üreticinin bilinçlendirilmesi de çok önemlidir. Yoksa, yanlış kullanılan antibiyotiklere bağlı kalıntı riski her geçen gün artacaktır.” 

Haberin Devamı

Bal ve sütte de var 

Diğer yandan antibiyotik riski, sadece tavuk ya da yumurtayla sınırlı değil! Mesela ballarda da antibiyotik tehdidiyle karşı karşıyayız. Örneğin Muğla bölgesindeki ballara yönelik 5 yıl önce yapılan bir çalışma, incelenen 84 bal örneğinin tamamının sülfonamid grubu antibiyotik kalıntısı içerdiğini gösteriyor. Aynı balların 49’unda tetrasiklin grubu antibiyotik kalıntısına da rastlanmış. Yasal olmamasına rağmen, antibiyotik türevlerinin arıcılıkta yaygın bir şekilde kullanıldığı aşikâr. Sütlerde de zaman zaman antibiyotik kalıntısı saptandığını biliyoruz. Temel gıda ürünleriyle antibiyotik tüketmememiz için tek yol etkin denetim ve caydırıcı cezalar. 

Antibiyotik etkisi piştikçe artıyor

Organik yumurta çözüm mü?

Şunu net olarak vurgulayalım; yumurta organik de olsa konvansiyonel de olsa antibiyotik içermemeli. Zaten varsa da analiz dışında, tüketici olarak bunu anlamamız mümkün değil. Peki riski nasıl minimize edebiliriz? Doç. Dr. Artun Yıbar, bakanlık onaylı, markalı üreticilerin kalıntı izleme planı çerçevesinde denetlendiğini vurgulayarak, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan onaylı ürünlerin, damgasız ve etiketsiz satılan yumurtalara göre daha güvenli olduğuna dikkat çekiyor. Pazarda veya bazı şarküterilerde satılan yumurtalarda genellikle etiket bulunmuyor. Marketlerde ise 4 tip yumurta görüyoruz.  

Organik, gezen, kümes ve kafes yumurtası. Bu ayrımlar yetiştiricilik metodundan kaynaklanıyor. Eğer yumurta organik koşullarda üretildiyse kabuğunun üzerinde mutlaka 0 ile başlayan bir damganın olması gerekiyor. Ayrıca ürünün paketinde de organik tarım logosu, organik sertifika kuruluşunun logosu ve TR-OT ile başlayan sertifika numarası bulunmalı. Organik yumurtanın diğer yumurtalardan farkı, tavukların beslendiği yemlerin GDO içermemesi. Kabuğunun üzerinde “1” numara bulunan gezen tavuklar (free range) ise GDO yemle beslenebiliyor. Ama bu tavuklar, 2 numaralı ‘kümes’ ve 3 numaralı ‘kafes’ sistemi yetiştiriciliğe oranla daha özgür koşullarda yumurtluyor.