Altın kaplamalı etler, altı tozu dökülen kahveler ve altın görünümlü pastalar. Meğer epey bir süredir yenilebilir altın yaprak ve altın tozları satılıyormuş bu coğrafyada.
Tuhaf bir ülkeyiz! Bir yanda gıda fiyatlarındaki astronomik artışı konuşuyoruz diğer yanda zeytinleri altınla kaplayıp yüzlerce dolara satan üreticinin ticari zekâsını... Üstelik sofradaki bu altın sevdası yeni de değil. Altın kaplamalı etler, altı tozu dökülen kahveler ve altın görünümlü pastalar bir zümre için âdeta trende dönüşmüş durumda.
Glütensiz altın!
Meğer epey bir süredir yenilebilir altın yaprak ve altın tozları satılıyormuş bu coğrafyada. Hem de sertifikalı! Satıcı firmanın sayfasında 24 ayar 25 sayfa yenilebilir altın yaprağın, İtalyan Sağlık Bakanlığı’nca onaylı bir sertifikaya sahip olduğu belirtiliyor. Ürünün tanıtım metninde de şu ifadeler yer alıyor: “Yenilebilir altın, yemeklerinizi ve içeceklerinizi zarif ve şık hâle getirmek için idealdir. Ürün, serin ve kuru bir yerde ağzı sıkıca kapalı olarak saklanmalı ve açıldıktan sonra 10 sene boyunca kullanılabilir. Yenilebilir altın yaprakları, gıda kullanımı için yetkilendirilmiş ve periyodik olarak kontrol edilmiştir. İçinde hayvansal kökenli hammaddeler bulunmamaktadır. Ayrıca glüten içermez.”
Toksinleri atarmış!
Alışveriş sitesindeki ilanlara yönelik soru ve yorumlar da oldukça çarpıcı! Bir müşteri, “Her gün tüketmemiz gerekiyor mu?” diye sormuş mesela. Satıcı da, “Günlük tüketmeniz gerekmez. 1 adet kullanıp geri kalanı saklayabilirsiniz” diye yanıtlamış. “Damağımıza yapışır mı?” diye soran bile var! Satıcı ise bu soruya karşılık; “Yiyecek maddesi olduğu için hafiften yapışabilir, ara ara su içildiği takdirde sindirilir” tavsiyesinde bulunmuş. En dikkat çekici yanıt ise “Faydaları nelerdir?” sorusuna karşılık verilen “Vücuttaki toksinleri atar” cevabı. Oysaki bu yanıtın hiçbir bilimsel yanı yok. Çünkü altın yemenin faydalı olduğunu belirten tek bir kaynak dahi bulunmuyor. Hatta altın ve diğer metallere karşı alerjisi olan kişilerin bu tip ürünleri tüketmesinin sağlık açısından potansiyel risklerle karşı karşıya kalması da muhtemel.
Kimyasal risk de söz konusu
Avrupa Gıda Güveliği Otoritesi (EFSA) de geçmişte bu konuyu ele almış. Renklendiriciler arasında E-175 koduyla yer alan altının toksikolojik değerlendirmesini yapan EFSA, dokularla temas hâlinde element altından iyonik altın salınabileceğine ve temas yerinde yüksek bir lokal altın konsantrasyonuna ulaşabileceğine dikkatleri çekmiş. Diğer yandan kurum, olası hücre zararına ilişkin herhangi bir veri olmadığına da vurgu yapmış. Yani gıda katkısı açısından bilinmezlikle dolu bir madenle karşı karşıyayız. Üstelik altın üretiminde kullanılan kimyasalların yaratacağı bir risk de söz konusu. Altın yemek yerine, vücudumuz için altın değerinde olan yiyecekleri katkısız bir şekilde tüketmek çok daha akılcı bir seçim olacaktır. Diğer yandan başta pasta ve tatlılara altın rengi vermek için kullanılan renklendiricilerin de çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye neden olabileceğini unutmamak gerekiyor.