BU yıl “Gecce Mekan Ödülleri”nin 17’ncisi düzenleniyor.
“Gecce Gurme Kurulu” bu bağlamda toplandı. (*)
17 yıl bir misyonu sürdürmek ve hele her yıl üstüne koyarak bunu yapabilmek önemlidir.
Bu yılın “yeni artısı” sınırların ötesine de açılmak.
“Gecce”nin kurucusu ve başkanı Kenan Erçetingöz, bunu, sunuş konuşmasında “önemini vurgulayarak” anlattı. Her kategoride ödül verilmesi için ilk elemeden geçmiş mekânlara jüri üyeleri not verdi. Ayrıca...
Bu ödüller için “geccemekan.com” üzerinden yapılan anketin sonuçları da değerlendirildi.
......................
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump’ın telefon konuşmasından sonra Washington’dan yapılan açıklama -gerçekten- “daha önceden mi kaleme alınmıştı?”
Ankara’ya göre öyle...
Olabilir mi?
Ben böyle bir deneyim yaşadım.
Anlatayım:
1970’li yıllar...
Süleyman Demirel Başbakan...
ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki telefon konuşması, geleneksel protokol çerçevesinin dışına taşmış bulunuyor.
Türkiye Dışişleri’ne göre, “Beyaz Saray’dan yapılan açıklama hem eksik hem de gerçek dışı... Trump’ın hiç dile getirmediği söylemler sanki gerçekmiş gibi açıklanmış.”
Böyle durumlar çok ender yaşanabilir.
Bir de “üslup sorunu” var.
Dışişleri’ne göre, “söylenmemiş sözlerin söylenmiş gibi açıklanması”, bir de içe sindirilmesi zor, nezaket dışı ifadelerle yapılmış bulunuyor.
Örneğin...
“Trump uyardı” kelimeleri.
Askeri harekât öncesi “diplomatik saha temizliğinin” iyi yapıldığı yeni gelişmelerle de ortaya çıkmakta.
NATO Genel Sekreter Yardımcısı Rose Gottemoeller “NATO üyesi Türkiye’nin sınırındaki güvenlik kaygılarını paylaşıyoruz” diye özetlenebilecek bir açıklama yaptı.
Fransa’nın konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne götürüş gerekçesinin “sivillerin, ortaya çıkabilecek sağlık, gıda gibi sorunları” olduğu da anlaşıldı.
Güvenlik Konseyi’nden Türkiye’ye dönük bir “olumsuz” çağrı çıkmadı.
Ve...
En çarpıcı açıklama ABD’den geldi:
“YPG Afrin’deki güçlerine yardıma giderse korumayız, yalnız kalırlar...”
Basında Başbakan Binali Yıldırım’ın medya patron ve yöneticilerine yaptığı konuşmadan alıntılar (iddialar) var.
Başbakan “operasyona ilişkin haberlerde milli menfaatlerin ön planda olmasını istemiş.”
Şöyle bir beklentisini de dile getirmiş:
- Yabancı basında yapılan operasyon haberlerinin ulusal basına aynen taşınmaması...
- Uluslararası haber kaynaklarının Türkiye aleyhine yapacağı haberleri yansıtırken Türkiye’nin milli menfaatlerinin gözetilmesi...
- Konuya dair Türkiye’ye karşı olumsuz algı yaratacak kişilerden görüş alınmaması...
.......................
Başbakan Yıldırım kelime kelime böyle mi söyledi?
Sahadaki TSK destekli ÖSO harekâtı TV ekranlarında dakika dakika “canlı” veriliyor, savunma uzmanları tarafından “kurmay” yorumları yapılıyor.
O nedenle “saha” dışındaki “küresel” fotoğrafı sunuyorum.
.....................
Önce harekâtın adı...
“Zeytin Dalı” barışın simgesidir.
Afrin harekâtının “Zeytin Dalı” etiketi başlı başına “algı” hedefli bir iletişim ustalığı.
Psikolojik etkisi iyi hesaplanmış.
SAHNEDE beyaz tuvaleti, uzun kumral saçları, ayağında babetleriyle henüz 9 yaşındaki Bade Daştan kemanı nasıl da ciddiyetle çalıyor.
Arşeyi nasıl da ustalıkla gezdiriyor kemanının tellerinde.
Bahar çiçeği gibi tertemiz ve duru...
Salonda çıt yok.
Nefesler -adeta- tutulmuş, bu güzellik izlenmekte.
Parça bittiğinde alkış
seli patlıyor.
Sahadan gelen haberlere göre Afrin’deki Rus askerleri çekiliyor.
17 km içeriye...
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Moskova’daki görüşmelerinin sağladığı sonuç olarak görülebilir.
Dünkü yazımda “Hemmny hava üssünün” Rus birlikleri için “güvenli” olduğunu yazmıştım.
Böylece süper büyüklerden biri çok bilinmeyenli denklemden çıkmış oluyor.
Gerçi...
“Kremlin’in yankısı” denebilecek Rus medyası gene de uyarılar yapmakta: