Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Ukrayna-Rusya savaşı kritik bir dönemeçte. Donald Trump’ın yeniden ABD başkanı seçilmesi ve Moskova’nın Kiev’i ilhak etme planları cephede hareketlilik yaratıyor. Rusya, müzakere masasına güçlü oturmak için saldırılarını artırıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, NATO üyeliği karşılığında kaybedilen toprakları bırakmaya razı olabileceğini ima ediyor. Trump ise eski general Keith Kellogg’u danışman olarak atayıp, Ukrayna’yı silah yardımı karşılığında barış masasına zorlanacağını duyurdu. Önerilen anlaşma, Ukrayna’nın NATO dışında kalmasını garanti edebilir. Ancak, ABD’nin Asya’ya odaklanması Rusya’nın Avrupa’daki emellerini engelleyemeyebilir.

Haberin Devamı

Silah değil bisiklet yolu

Avrupa’nın toplam 17 trilyon dolarlık zenginliği, savunmaya değil sosyal harcamalara yöneliyor. Halk, silah yerine bisiklet yolları ve çevre yatırımlarını tercih ediyor. Bu yaklaşım, kıtayı savunmasız bıraktı. Süreci tersine çevirmeye yönelik sözler var, ancak eylem yok. Hatta öyle ki, Almanya, Fransa, Belçika, İsveç, Finlandiya hatta İsviçre bile Rusya’nın olası saldırısı halinde sığınakların listesini ve kullanılırlık hallerinin tespit çalışmalarına başladılar. Almanya sivil savunma kurumu sığınak haritalarını güncellerken, Belçika’da sığınak mahiyetinde kullanılacak depo ve metro istasyonlarının seceresi oluşturuluyor. Bir başka deyişle Rusya’nın saldırısı halinde kaçacak delik aranıyor. Oysa Avrupa’nın savunma sanayisine daha fazla kaynak ayırması gerekiyor. Savunmaya yönelik temel ihtiyaçları oluşturan mermi, top, tüfek ve kısa ile orta menzilli füze üretimini yeniden ciddi anlamda başlatması lazım. Avrupa’nın bu konudaki eksiklikleri zaten Rusya’nın Avrupa aleyhine söylediği habis sözlerin, “Avrupa’nın Rusya’yı işgal etme arzusuna” yönelik retoriğin de aslında ne denli temelsiz  olduğunun bir göstergesi. Avrupa’nın böyle bir emeli olmuş olsa, üretimlerini 1994’den itibaren kademeli olarak azaltmazdı.

Türkiye öne çıkıyor

Kısa menzilli füze üretimi gibi alanlarda Avrupa yetersizken, Türkiye bağımsız savunma politikalarıyla öne çıkıyor. Zira Türkiye bulunmuş olduğu coğrafya ve ihtiyati planlamaları çerçevesinde kısa ve orta menzilli füze üretimini ve stratejik rezervlerini daima yüksek tuttu. Tutmaya da devam ediyor. Avrupa dünyanın yaşanması en kaliteli, en zengin, en ‘güvenli’, refah düzeyi en yüksek kıta. Ancak bunun devam edebilmesi için bisiklet yolları yerine, artık biraz da güvenliğe ve savunma sanayisine harcama yapması gerekiyor. Zengin ve güçlü insanlar tedbiri elden bırakmazlar. Güvenliklerini sadece kolluk kuvvetlerine emanet etmezler. Aynı zamanda evlerine kilit, camlara kamera, gerekirse de yanlarına sapan değil tabanca ile onları koruyacak güvenlik görevlileri alırlar. Savunmasız bir Avrupa, fırsat kollayanlar için her zaman ‘cazi’ bir av olacaktır. Avlayan olmadan da avlanan olunmayabilir.

Haberin Devamı

AB-Türkiye ilişkilerinde sönük bir 60 yıl dönümü

Bugün 1 Aralık. Bundan tam 60 yıl önce, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin temelini oluşturan Ankara Anlaşması yürürlüğe girdi. Bu tür anlaşmalarda yıldönümleri, 60 yıl gibi önemli dönüm noktaları büyük anlam taşır. Ancak bugün, bu tarihi yıl dönüme yönelik kayda değer bir etkinlik düzenlenmiş gibi görünmüyor. Bunu dile getirmeden edemedim.

Haberin Devamı

Tarihin ilginç bir cilvesi, bugün aynı zamanda yeni Avrupa Komisyonu’nun göreve başladığı ilk gün. Ne var ki, yıldönümü vesilesiyle ne bir etkinlik ne de anlamlı bir mesaj görebiliyoruz. Elbette aksi iddia edilirse, yanılmaktan ve mahcup olmaktan mutluluk duyarım. Fakat görünen o ki, AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu eş başkanlarından ya da Türkiye raportöründen bu konuda bir mesaj ya da etkinlik duyurusu gelmedi.

Bu durumu sadece günün Pazar olmasıyla açıklamak mümkün değil. Görünen o ki, Ankara Anlaşması’nın taşıdığı önem ya AB tarafından fark edilmedi ya da bilinçli şekilde küçümsendi. Oysa 1959’da başlayan müzakerelerin ardından 12 Eylül 1963’te imzalanan ve 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren bu metnin, Avrupa-Türkiye ilişkileri için ne kadar önemli olduğu ortadadır.

Genişlemeden sorumlu yeni Avrupa Komisyonu Üyesi Marta Kos, bu anlamlı günde Türkiye’yi ziyaret edebilirdi. AB Dönem Başkanlığını yürüten ve Türkiye ile ilişkilerde olumlu bir tutum sergileyen Macaristan’ın Dışişleri Bakanı da bu yıldönümü etkinliklerine katılabilirdi. AB’nin Türkiye’deki yeni temsilcisi Büyükelçi Nicholas Ossowski de bu vesileyle Ankara’da iş dünyası, düşünce kuruluşları ve Erasmus programından faydalanan Türk ve yabancı öğrencilerin katılımıyla bir panel veya konferans düzenleyebilirdi.

AB’nin ne olduğunu futbol tutkunu bir topluma anlatmak oldukça basit. AB, 90 dakika ve hakemin belirlediği uzatma süreleriyle sınırlı bir maç gibidir. Bu maçta kurallar vardır, herkes için eşit şekilde uygulanır ve keyfiliğe yer yoktur. Üstelik bu sistem, yalnızca bir hakemle değil; 5 orta hakem, 15 yan hakem ve kararlara itiraz edilebilecek mekanizmalarla güvence altına alınmıştır. Her ne kadar sönük geçeceğini tahmin etsem de Ankara Anlaşması’nın 60. yıl dönümü kutlu olsun. Bu önemli tarihin ışığında,

AB-Türkiye ilişkilerinin geleceğine dair daha olumlu ve anlamlı adımlar atılması dileğiyle.