Hep bir endişe, hep bir korku ve tabii biraz da kurgu. Her an kötü bir şeyler oluverecek ve sevdiklerimin başına bir şey gelecek hissine tutsak olmuş gibiyim. Telefon bile çalsa irkiliyorum. İçimde, nedenini anlayamadığım bir huzursuzluk var. Tüylerim hep diken diken, gerginlik ise diz boyu. Kendimi kasmaktan, omzum, boynum, sırtım kazık gibi oldu. Tonlarca yük taşımışım, üstüne dayak yemişim gibi ağrıyor vücudum. Bunlar yetmezmiş gibi, çenem ve dişlerim de acayip sızlıyor. Farkında olmadan dişlerimi sıkmaya başladım. Uyku düzenim de sapıttı zaten. Zar zor dalabildiğim uykumdan, zırt pırt uyanır oldum. Şöyle deliksiz bir uykuya hasret kaldım. Beynimi boşa alıp saatlerce uyumak istiyorum. Kafam allak bullak. Beynimin içinde yüksek devirli bir mikser, mola dahi vermeden çalışıp ortalığı köpürtüyor adeta. Son zamanlarda yaptığım işe dikkatimi de veremez oldum. Sık sık, saçma sapan hatalar yapıyorum. İçim hep sıkkın, hep ürkek!
Bu paragrafta okuduklarınız tanıdık geliyor ve hatta sizi anlatıyorsa vay halinize! Anksiyete bozukluğu. yani ‘kuruntu hastalığı’yla tango başlamış demektir.
Anksiyete bozukluğu, birtakım bilinç dışı çatışmaların sonucunda ortaya çıkan bir rahatsızlık. Mantığın işaret ettiğini hiçe sayarak sadece duygularımızın söylediğine kulak vermek, ona inanmak, bizi gerçekçi olmayan korkulara sürüklüyor. Kurguladığımız felaket senaryolarının gerçekleşme olasılığı aslında çok düşük ihtimalken, biz olumsuz örnekleri kafamızda büyütüp, ihtimalin gerçekleşme olasılığının gücüne inanıyoruz. Çoğu zaman saçma bir detaya takılıp felaket senaryoları yazmaktan geri kalmıyoruz. Başka bir deyişle, sürekli ‘doğmamış çocuğa don biçiyoruz’. Bırakın önce çocuk doğsun; donunu sonra düşünürüz! Merak etmeyin, zaten donsuz da kalmaz!
Aman dikkat!
Bu Kovid, yaşamımızı tehdit edip rutinimizi bozarak hayatımızda ciddi kısıtlamalara neden olduktan sonra olayı iyice abarttık. Birçoğumuz psikolojik olarak koronavirüs belirtileri yaşamaya, kendimizden şüphelenmeye başladık. Boğazım ağrıyor, ay korona mı oldum acaba... Ay biraz ateşim mi çıktı ne... Ay bu yemeğin tadını alamıyorum, sakın korona olmayayım... Bu tip takıntılara yönelik kaygı döngüsü yüzünden de bu şikâyetleri gerçekten yaşadığımıza kendimiz de inanır olduk.
İngiltere, Kanada ve Mısır’da yapılan bilimsel bir çalışmada, son dönemlerde insanların yüzde 70’inin kaygı seviyesinin yüksek olduğu ve ‘sahte korona’ vakalarının ortaya çıktığı tespit edilmiş.
Olağanüstü bir hal alan, belki de bu kadarını beklemediğimiz durum, yoğun kaygı, korku ve stres hissetmemize neden olabilir. Ve tüm bu durumlardan psikolojik olarak etkilenmemiz de normal diyebiliriz. Mikrop, virüs kapma korkusuyla çok daha fazla endişeli bir ruh hali ve tüm hijyen tedbirlerinin uygulanması durumunda dahi yetersiz hissedip, defalarca aynı eylemi üst üste tekrarlama durumu oluşmuş olabilir. Her durumda yeterli ve kontrollü stres, bizlere fayda sağlayabilir ama unutmayalım ki fazlası fobiye dönüşebilir.
BODER’den Turizm Bakanı’na dilekçe
15.02.2021 tarihinden itibaren ülkemizde saptanan Kovid vakaları, iller bazında her 100 bin nüfusa düşen haftalık vaka sayısı olarak açıklanmaya başlandı. Hesaplama, illerin kayıtlı nüfusu üzerinden yapılıyor. Oysa ki pandemi nedeniyle Bodrum ve diğer birçok yazlık ilçede kış yerleşimi arttı. Ve dolasıyla nüfus yoğunluğu da neredeyse 2-3 katına çıkmış durumda. İşte bu sebepten, söz konusu hesaplama, Bodrum’da gerçek rakamdan çok daha fazla vaka bulunduğu izlenimini veriyor. Hiç adil bir durum değil.
Turistik bölgelerde vaka sayılarının kayıtlı olan nüfus üzerinden değil, fiili olarak yaşayan nüfus üzerinden hesaplanması en doğru sistem olur. Böylelikle, hem turizm talebinin doğru olarak yönlendirilmesine hem de bu beldelerle ilgili yanlış algının ortadan kalkmasına katkı sağlanır.
Bodrum Otelciler Derneği (BODER) Sağlık Komisyonu Başkanı, Op. Dr. Z. İbrahim Özman, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a hitaben bir dilekçe yazarak bütün bu detayları dile getirmiş. Bu haklı talebin en kısa zamanda dikkate alınması, Bodrum ve aynı statüde olan beldeler için suni teneffüs etkisi yapacaktır.