Gri, kara bulutlu günler sizi kötü bir ruh haline mi sokuyor? Emin olun yalnız değilsiniz Etrafımızda, ruh hali kara bulutlara teslim olmuş bir sürü insan var; bir sürü insan, bu tip havalarda kendini mutsuz hissedebiliyor. Bir bezginlik, bir bitkinlik, bir uyuşukluk, bir gıcıklık değme gitsin… Endişelenecek bir durum yok zira bu fenomenin hem biyolojik hem de psikolojik açıklaması var. Vücudumuz, vücudumuzun çalışma sistemi ve psikolojik sistemimiz, yaşadığımız iklime paralel hareket eden bir ekip. İklim değiştiğinde onlar, onlar değişince de biz değişiyoruz. Özellikle güneşli yerlerde yaşayıp ışıltıya alışık olan insanlar, hava kapalı olduğunda kendilerini sıkıntılı hissedebiliyor. E, tabi bünye ve ruh, pırıl pırıl güneşe, cıvıl cıvıl günlere alışınca, hava kapalı olduğunda arıza verebiliyor. Ya da zaten arıza vereceği varsa, günahını bu havalara yüklüyor. Uzmanlara göre bu durum, vücudun havaya alışma sürecinden kaynaklı. Güneş ışığı, biz fanilerdeki bazı kimyasal maddelerin dengelenmesinde oldukça önemli yer tutuyor. Vücut, aldığı güneş ışığına göre her gün kendini senkronize eden oldukça enteresan bir sistem.
Melatonin ve serotonin
Daha fazla ışık, vücudumuza yeni bir günün başladığının işaretini verir. Benzer şekilde, daha az ışık da vücudunuza günün sonuna hazırlanmasını ve dinlenmesini söyler. Aynı zamanda bu süreçte iki önemli madde anahtar rol oynar.
Vücudunuzdaki melatonin miktarı, vücudunuzun ne kadar güneş ışığı aldığı ile alakalıdır. Dışarısı karanlık olunca vücudunuz daha fazla melatonin salgılar, bu da sizi rahatlatır ve uykunuzu getirir. Vücut sıcaklığınız düşer ve vücudunuz uykuya hazırlanır. Gri, bulutlu ve az güneş ışıklı günler de aynı süreci tetikler. Bu nedenle ilgisiz ve cansız hissedersiniz. Vücudunuz kendini yatağa hazırlar.
Serotonin, mutluluk nörotransmitter maddesidir. Varlığı sizi aktive eder, modunuzu yükseltir ve size kendinizi sosyal hissettirir. Aynı zamanda sahip olabileceğiniz negatif düşünceleri azaltır. Öte yandan güneş ışığının olmayışı, serotonin miktarını oldukça düşürür. Sonuç olarak daha üzgün, nostaljik ve hüzünlü hissetmeye yatkın olursunuz.
Zaman yoksulluğu
İstatistikler, yaşadığımız zamanda mutsuzluğun giderek yükseldiğini gösterdiği için mutlulukla ilgili araştırmalar da maalesef çoğalmış durumda. Günümüz toplumunda çok önemli bir değişim var; o da insanların giderek yaşama sanatlarını kaybediyor olmaları. Varsa yoksa maddi değerler. Bu maddi değerlere ulaşmak için harcanan ekstra zamanlar. Maddi değerlere ulaşmaya çalışırken harcanan zamanın onda birini dahi sevdiklerimizden ve hatta kendimizden esirgediğimiz için, mutluluk adına çıkılan yoldan, mutsuz olup geri dönüyoruz. Ünlü bir sosyolog olan Zygmunt Bauman’ın, “Yaşam Sanatı” adlı kitabında çok önemli bir tespiti var. Diyor ki; “İnsana mutluluk veren değerler satın alınamaz. Onları gidip hiçbir mağazadan alamazsınız.”
Biz sevgiyi, dostluğu, ailemizi, sevdiklerimizle ilgilenmekten veya sıkıntı içindeki bir komşuya, bir tanıdığa yardım etmekten gelen tatmini, öz saygıyı, insanlarla kurduğumuz iyi ilişkilerden edindiğimiz memnuniyeti, takdiri, mağazalardan satın alamıyoruz. Mutluluk, bu şekilde paraya tebdil edilemeyen, parayla değiş tokuş edilemeyen değerlerde saklı.
Günümüzün yeni yoksullarının madde yoksulları değil ‘zaman yoksulları’ olduğu dile getiriliyor. Zaman yoksulluğunda bizler sevdiklerimize, kendimize, hobilerimize, bize keyif veren şeylere zaman ayıramaz hale geliyoruz ve sürekli bir telaş halinde yaşıyoruz. Bu da insanda mutsuzluğun artışını ve bazı psikosomatik hastalıkları davet ediyor. İnsanlar hız medeniyetinde kendileri için vazgeçilmez olan şeyleri kaybediyorlar maalesef.
İngiltere’de 8 yıl boyunca palyatik bakım hemşiresi olarak çalışan Avustralyalı Bronnie Ware, ölüme yakın olan insanların hayatının son faslında nelerden pişmanlık duyduklarını not etmiş. Hastaları ile dertleşen Ware, daha sonrasında bu anılarını “Ölmeden önce en çok pişman olduğumuz 5 şey” adlı kitapta yayınlamış.
İşte pişmanlık duyulan 5 şey!
• Keşke başkalarının benden beklediği gibi yaşamak yerine, düşlerimi gerçekleştirmeye cesaret edebilseydim.
• Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.
• Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı.
• Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim.
• Keşke kendime daha fazla mutlu olmak için izin verseydim.
Sizce bu içerikteki pişmanlıklara bakarak, kendimize ders çıkarabilir miyiz?