Hafta sonu hava şahaneydi. Pırıl pırıl güneş, masmavi deniz ve Kumbahçe sahiline yayılmış, cıvıl cıvıl insanlar. Hani yazdan bir gün derler ya; işte o misal. Denize giren cesur yürekler bile vardı! Biz de eksik kalmayalım diye Bodrum kalesine nazır bir yere oturduk. Keyfimiz yerinde... Dünyada olup biten bilumum dertten soyutlanarak dostlarımızla geçireceğimiz üç beş saatin tadını çıkarmaya kararlıyız. Ama, işte öyle olmuyor! Etrafta insanın sinir fitilini ateşleyebilecek çok fazla faktör var. Aman bana ne kafasındaysanız ve çevredeki göz yakıcı detaylara takılmıyorsanız sorun yok! Ama yaşadığınız yere ve dolayısıyla size yapılan saygısızlığa tahammülünüz yok sınırındaysa yandınız. Her an mevcut formatınızı zehirleyecek bir sahne çıkıveriyor karşınıza. Kumbahçe sahili gerçekten çok güzel ve doğal bir dekora sahip. Amma velakin, insanoğlu bu dekoru bozmadan yapamıyor. Barlar Sokağı olarak anılan, ancak artık sadece taklit ürünlerin satıldığı dükkânlarca istila edilen bu sokağın diğer tarafı Bodrum Kalesi’ne nazır uzunca bir sahil. Bu güzel sahilin normal şartlarda jilet gibi muntazam olması gerekli; ama maalesef, dükkânların boş kolilerini, gerekli gereksiz, abuk sabuk malzemelerini özensizce istifledikleri atık deposundan hiç farkı yok. Aslına bakarsanız, bu ve buna benzer sıkıntılar, yarımadadaki birçok sahilde var.
***
Taklit ürün satan mağazaların arasına sıkışmış restoran ve barlar da günahsız değil tabii! Üç beş tanesi hariç diğerlerinde özensizlik diz boyu. Estetik yok, düzen yok, nizam yok, çevreye ve çevredekilere saygı yok. Yaz sezonu biter bitmez kırık dökük masaları, sandalyeleri, çöp kovalarını, şezlongları, paslı şemsiye ayaklarını ve daha bilumum malzemeyi bir kenara yığıp, olduğu gibi bırakıp gidiyorlar. Üfff, bu sahilin çilesi bitmez.
***
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın, Nisan 2019’daki beyanı şöyle: “Kumbahçe sahili, Bodrum’un dünyaya açılan yüzü; ama denizden bakıldığında son derece kötü bir görüntüsü var. Bodrum’un binlerce yıllık kadim kültürüne, muhteşem doğasına, denizine, sahillerine ihanet etmeyelim lütfen. Biz bu kötü görüntüyü ortadan kaldırmak, kentimizin bu güzelliğini ortaya çıkarmak için gece gündüz çalışacağız. Kıyı kenar uygulamaları için projemizi hazırlamaya başladık. Bunu da önümüzdeki yıldan itibaren hayata geçireceğiz. Biliyoruz ki, bu kötü görüntüler ortadan kalktığında, Bodrum özüne, o eski güzel günlerine dönecek ve her sezon daha fazla misafirimizi ağırlayacağız. Uzun vadede, turizmimiz, ekonomimiz canlanacak. Hem sizler kazanacaksınız, hem Bodrum kurtulacak.”
Yıl oldu 2022, değişen bir şey yok. Aynı tas, aynı hamam!
Kolektif yaşam
İnsan, yaşadığı yere, onun hatıralarına, kültürel mirasına saygı duyup sahip çıkmalı. Sahiplenme ve kendileme kavramları, insan-mekân etkileşimi neticesinde ortaya çıkar.
Bireyi yoğurup var eden, kişiliğimizi şekillendirip bizi cemiyetin bir öznesi haline dönüştüren, içinde yaşadığımız çevre, muhatap olduğumuz insan ilişkileridir.
Çevre derken, geniş anlamıyla aidiyet hissettiğimiz tüm kolektifleri ve kültür dediğimiz tüm ortak değerleri kastediyorum.
Kolektif yaşam, insanların tabiatı gereği toplu olarak birlikte yaşama şeklidir. Aslında hayatı paylaşmaktır. İnsanların birbirleriyle yaptıkları ekonomik, sosyal ve siyasal, her türlü etkileşim toplumsal çevreyi oluşturur. Her toplumsal çevre, bir fiziksel çevrede meydana gelir ve içinde bulunduğu fiziksel çevreden mutlaka etkilenir. Fiziksel çevre de üstünde var olan toplumsal çevreden etkilenir.
Fiziksel ve toplumsal çevre, “insan” ve “doğa” ikilisinin bir araya geldiği ve etkileşimde bulunduğu bir sahnedir. Bu demektir ki, fiziksel çevre ve toplumsal çevre bir bütündür. Ancak bu bütünlüğün, her iki taraf için de sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi, insanın tutum ve davranışlarıyla doğrudan ilgilidir.
***
Yaşadığımız çevrede diğer insanlarla beraber kullandığımız ortak alanlar var. Bu ortak alanları herkes kullanabilir, ancak belli kurallara uymak zorundadır. Hiç kimse kendi istediği şekilde kullanma hakkına sahip değildir. Toplum olarak ortak paylaştığımız ve birçok kişi için fayda sağlayan bu ortak alanları korumak ve özen göstermek hepimizin görevidir. Yaşam alanlarının temiz tutulması bir vatandaşlık görevidir. Toplum bilinci ve sorumluluk duygusu, kişinin ilk önce kendisine saygı duymasıyla başlar. Yaşamsal alanların korunması, doğaya, yeşile sahip çıkılması ve çevre temizliğinin önemi herkesin ortak sorumluluğudur.