Hayvan dövüşlerinin dünyanın birçok ülkesinde, ancak ağırlıklı olarak da Asya’da yapıldığını duyuyoruz, okuyoruz.
Bahis veya eğlence amaçlı yarıştırılan ya da dövüştürülen hayvanlar, ülkeleri ve hatta kıtaları farklı olsa bile, türlerine göre benzerlik gösterebiliyor.
Kilometrelerce uzakta aynı kaderi paylaşıyor olmaları, ne zalim bir tesadüf değil mi...
Hayvan dövüşleri, maalesef bizim ülkemizde de var.
En yaygın ve bilinenler, ‘horoz ve köpek dövüşleri...’
Tabii benim bilmediğim, duymadığım başka hayvan dövüşleri de vardır elbet.
Zira konu eziyet olunca, pek yaratıcı oluveriyor insanoğlu!
Bu dövüşler, hayvanlar birbirlerini kan içinde bırakana, bazen biri ölene kadar devam ediyor/ettiriliyor ve dövüşün hangi aşamada biteceğine de insanoğlu karar veriyor.
İnsanoğlunun böyle bir zulme tanık olmasının, üstelik zevk alarak ve acımasızca sonuna kadar izlemesinin ve hatta bunun üzerinden kolay yolla (kumar oynayarak) para kazanmayı hedeflemesinin mantıkla açıklanacak hiçbir tarafı yok.
Kim bilir kaç kişi, bu zulmün farkında olarak ya da olmayarak, bu işe alet oluyor.
Mutlak alan kavgası
Hayvanın doğasında mutlak alan kavgası vardır.
Kendi türünden hayvanlar çok nadir olarak öldüresiye dövüşür.
Birbirlerini sınayan hayvanlardan yenilmesi kaçınılmaz olan, yani güçsüz olan çekilir, kaçar gider.
Mesela, Bodrum sokaklarını parsellemiş köpekler var.
Kimse kimsenin sınırını kolay kolay ihlal edemiyor.
Teşebbüs eden dayağı yiyor ve mesele kapanıyor.
Bir de, sahipli bölge olduğunu bilenlerin taa en baştan, “Tamam kabul, burası senin alanın” diyen vücut dilleri var.
Bunlar, kafa eğik, kuyruk arka bacaklarının arasına sıkıştırılmış, süklüm-püklüm, bazen tırıs ve bazen de koşar adımlarla geçmeye çalışırlar yasaklı bölgeyi.
Bunların tek derdi, etliye sütlüye dokunmadan, kavgasız belasız, yollarına devam etmektir.
Bunlara biraz daha müsamaha var.
Oturduğu yerden, düşük desibelli bir hırlama, üst dudak yukarı çekilerek gösterilen dişler, yeterli olur.
Festivaller dövüş yeri mi?
Ülkemizde geleneksel olarak sürdürülen deve güreşinin ilk kez 2. Mahmut döneminde Tire ve civarında yapıldığı söylenmekte.
Toros Dağları’nda yaşayan göçebe yörükler, bu geleneği ‘İpek Yolu’ kervanlarından alıp zenginleştirmişler.
Bu gelenek, hayvan haklarının en iyi şekilde korunduğunu düşündüğüm, Bodrum’da da var.
İnsanların, çoluk çocuk bir araya gelerek sosyalleşmesine, yiyip içmesine ve eğlenmesine diyecek sözüm yok.
Gelgelelim, ‘festival, dövüş ve eğlence’ sözcüklerinin bir arada kullanılmasına anlam veremiyorum.
Festivallerin, çocukların örnek alabileceği ‘sevgi nüvesini’ içeren ortamlar olması gerekmez mi?
Geleneklerimize elbette sahip çıkalım.
Peki develeri güreştirmek yerine, en güzel, en bakımlı, en şık deve yarışması yapılsa, bu gelenek bozulmuş olur mu?
Şu modern çağda, en azından, festivallerdeki ‘dövüş ve zulüm’ geleneği tarihe karışsa, bitse gitse ne olur sanki.
Konuyla ilgili bir yayında, güreşe hazırlanan develerin bakımı şöyle anlatılıyor:
“Güreşecek olan develer, özel beslenir ve bakımı özel yapılır.
Yaz ve sonbaharda arpa, burçak, üzüm ve yulaf gibi kuvvet verici besinlerle beslenirler.
Kışa doğru kızmaya başlarlar.
Bunun nedeni, dişilerini diğer erkek develerden kıskanmalarıdır.
Uzunca bir süre kapalı alanda bırakılırlar.
Bu develere yük taşıtılmaz.”
Herhalde sonrasında da, “Bak ben seni neler nelerle besledim, sırtına yük bile vurmadım. Hadi bakalım şimdi sıra sende, yüzümü kara çıkarma” gibi, tembihler devreye giriyordur.
Deve güreşinden şereflenmeyi ummak, acaba nasıl bir his?
Hayvanların dövüşünden kendine alkış toplama beklentisi, bundan prestij sağlanacağı düşüncesi, bunlar nasıl duygular?Boğa güreşleri Bodrum’un geleneğinde var mı?
Karaova, Mumcular ve Gölbaşı muhtarlıklarının ortaklaşa düzenlediği, ‘geleneksel!!!’ boğa güreşlerinin bu yıl 4.sü yapıldı.
Karaova Gölbaşı Spor Tesisleri’ndeki etkinliği (!) üç bin kişi izlemiş.
Deve güreşlerinin 200 yıllık bir geçmişi olduğuna göre, ‘geleneksel’ olarak nitelendirilebilir, ancak daha dördüncüsü yapılan bir organizasyon ne çabuk gelenek haline gelmiş, ben anlayamadım.
Orada eğitim gören çocuklara ne diyeceksiniz acaba?
Merakımdan, (belli ki gelenek haline getirilmek istenen ve adına da etkinlik denen) bu organizasyonu digital medyadan izledim.
Baştan söyleyeyim kan falan yok ama yine zulüm var.
Arka kasası kapalı iki kamyonet güreşin (aslında dövüş demek daha doğru) yapılacağı alana geldi.
Önce birinin arka kapısı açıldı.
İçinden simsiyah pırıl pırıl bir boğa indi tüm haşmetiyle.
Hayvan huzursuz, huysuz ve haliyle birazda sinirli.
Şöyle bir çevresine baktı, binlerce adam onu seyrediyor ve bu yetmiyormuş gibi onlarcası da etrafında koşuşturup duruyor.
İçlerinden biri, hayvan daha da sinirlensin diye üstüne kum atmaya başladı.
Sonra diğer kamyonetten diğer boğa indi.
Onun hisleri de aynıydı.
Neyse, hayvancıklar başladılar dövüşmeye.