Sabahları Zeynep’i yakalayınca “Evren, bu ara neler söylüyor?” diye sorar dururum. Bildiğiniz gibi, “Gökbilim bir dildir. Evrenin dili... Ve Zeynep, bu dili iyi bilen, bir astrolog arkadaşım. İki yıldır Bodrum’da yaşıyor. Aslen Ankaralı. 2006 yılında katıldığı koçluk eğitimi sonrasında kafasında sürekli ‘yeni bir hayat’ kurgusu cirit atıyor. “Emret komutanım tarzı hayattan yılmıştım. Kendimi keşfedebileceğim bir yolculuğa çıkmak istiyordum” diye özetliyor bu arzuyu. Ve neticede, 2015 yılında yeni bir serüvene yelken açıyor. İlk liman Alaçatı... Seramiğin ‘sırlı’ dünyasıyla orada tanışıyor . “ Savunma sanayiinde debelenen bir kurumsal iletişimciyken, toprak ile suyun uyumuna, çamurun ateşe kavuşup yanmasına, havayla buluştuğu son noktada ortaya çıkan şahane şeylere tanık olan bir seramikçiye evrildim” diyor Zeynep. Ve sonrasında, insan ile evren arasındaki inanılmaz uyuma merak sarıyor. Evrenin diline, kadim bir ilim olan astrolojiye gönül veriyor.
2021’in ilk günlerinde yine sıkıştırdım Zeynep’i.
Bizi neler bekliyor, neler olacak? Astroloji neler diyor? İşte Zeynep’in yorumları:
“2020 yılının yorgunluklarını, korkularını bir süre bir kenara bıraksak, umutlar, sevinçler, neşe, en çok da sağlık koysak küfelerimize” demek isterdim ama biraz daha zaman lazım diyor gökyüzü.
2020 senesi, maalesef 15 ay sürüyor. Ocak ve Şubat ayları sanki hayatlarımızda hiçbir şey değişmemiş gibi ve belki biraz daha da kötüleşmiş gibi hissettirecek.
Mart, Nisan ayları bir nebze umudun ışığını yakacak. Yaşama sevincimizi, coşkumuzu ateşleyecek, ışığı göreceğiz en azından.
Aslında Ocak ayı astrolojik olarak 21 Aralık 2020’de Satürn-Jüpiter kavuşumu ve 30 Aralık’ta gerçekleşen dolunayla başladı. Matematiksel olarak bu göstergelerin tüm yansımalarını 5-20 Ocak 2021 tarihlerinde yaşıyor olacağız.
13 Ocak 2021 Çarşamba günü gerçekleşecek olan yeni ay, özellikle çok dikkatli olunması gereken bir zaman dilimine vurgu yapıyor. Büyük bir güç dönüşümünün ilk kıvılcımlarına şahit olma ihtimali yüksek. Güneş, karanlıkla buluşacak ve sonra yeniden ışığını, ateşini gösterecek.
Bu süreç toprağı hareketlendirirken, baskı altında tutulmaya çalışılan öfkeyi de açığa çıkarabilecek bir süreç olabilir. Bu anlamda bunun bir uyanış olduğunu, karanlığın en dibine girmedikçe ışığa hareket edemeyeceğimizi de düşünmek mümkün.
Kripto paranın hayatımızda artık bir yeri var, olmak zorunda! Yabancı paralar bu süreçte özellikle ülkemizde, baskı altında tutulamayacak hareketler sergileyecek. Altın ve gümüşün yükselişi, 2021 yılında da devam edecek gibi duruyor. Ocak sonu, bize para ve ekonomik dönüşümü yaşatabilir. Bu dönem, paraya para katacaklar için de büyük fırsatlar yaratır. Lütfen bunları bir yatırım tavsiyesi olarak almayın, bu sadece bir gökyüzü gözlemcisinin naçizane yorumlarıdır. Sonuçta ne demiş bilge: Gökte ne varsa, yerde de o yaşanır.
Ocak-Şubat, yeni mutasyon virüs kavramının zihinlerimizde iyice yerleşeceği bir sürece de gebe. Burada beni en çok endişelendiren çocuklar. Gerçekten dikkatli olmak gerekiyor, zira çocuk bulaşları daha sık görülmeye başlanacak.
2021 yılının ana konularından biri de susuzluk, kuraklık ve aslında gıda sorunu. Farkındalığın harekete geçmesi ve tedbir amaçlı kalıcı çözümlere odaklanmak şart.
Mayıs-Haziran’da, güneş ve ay tutulmaları yeniden başlıyor. Oraları da sonra konuşalım.
Hamburger, tesadüfleri sever
Şöyle lezzetli bir hamburger yemek, serotonini tavan yaptırır valla. Her malzemenin ayarının doğru olması, hani derler ya ahenkle dans diye, işte öyle olması ve lezzetteki istikrarın korunması koşuluyla, her gün rahatlıkla yiyebileceğim bir tutam mutluluktur hamburger benim için.
Geçen Ağustos, Marina Caddesi’nde oldukça Avrupai bir büfe peyda oldu. İsmini Fransa’da sokak lezzetleri denince ilk akla gelen yer olan Champs Elysees’nin George V durağından alan George’V Food&Drink.
Damağına çok güvendiğim arkadaşım Pınar Maro (‘Mutluyken Zaman Hızlı Akar’ ve ‘Kişiliğin Kaderin mi?’ diye iki de şahane kitabı var. Okumadıysanız hemen ama hemen okuyun derim) bu büfenin hamburgerinden öyle bir bahsetti ki ertesi gün öğlen ilk işim hamburgere koşmak oldu.
Kendilerine has ‘George Burger’ bir ef-sa-ne! Yediğim ilk günden beri bende takıntı. Sürekli yiyesim var. Galiba yiyorum da...
Ahenkle dans eden karışımı hayata geçirmek zor. Sakın küçümsemeyin! Ayar çok önemli. Kimya laboratuvarı gibi çalışma ister, kuvvetli bir damak ister, yaratıcılık ister.
Bu lezzetin mimarı Saint Benoit Fransız Lisesi mezunu ve ardından Bilgi Üniversitesi’nde işletme ve sosyoloji olmak üzere çift anadal yapan Nazlı Pembecioğlu. Daha 14-15 yaşlarındayken en iyi mercimek köftesini ben yapacağım diye annesiyle yarışırmış. Evdeki yemek yarışmalarıyla başlayan hikâye, otelden yiyecek içeceğe geçişle devam etmiş.
“Yemek her zaman bir hobiydi, ama ailede herkesin yemek işinde olması sebebiyle işlerin bir gün buraya geleceği de baştan belli gibiydi” diyor.
George V ile karşılaşma ise tam bir tesadüf. Şubat ayında her şeyi bırakıp biraz Bodrum’da kalacağım dedikten sonra George V ile daha hazırlık aşamalarında tanışıyorlar. Çalışma hayatına biraz ara verme planıyla geldiği Bodrum, Nazlı’ya yeni bir iş imkânı sağlıyor.
“Burada müthiş insanlarla çalışmaya ve George V’in konseptine hayır demek mümkün değildi. Çok güzel bir ekip olduk. Uzun süredir aklımda var olan hamburgerin masaya konulmasına sebep işte bu oldu” diyor Nazlı.
O zaman ben de “Hamburger tesadüfleri sever” diyorum. Menülerinde ayrıca yine
Fransız mutfağından Cafe de Paris soslu George sandviç, Almanya’dan George hotdog ve İtalya’dan cannoli var.
Ve en önemlisi, tüm içtenliğiyle her daim gülümseyen, işinin erbabı Hakan var.