"Sen aşılarını yaptırdın mı?” diye sordum; “Ne aşısı” dedi!; “Ayol ne aşısı olacak; korona aşısını soruyorum” dedim; ”Abla, hastalık falan yok, bizi kandırıyorlar” dedi; “Yapma ya!!! Ne diye kandırıyorlar” dedim; “Amerika hepimize çip takacakmış, hastalığı uydurmuş” dedi; ”Nerden biliyorsun” dedim; “Okumuş bi abimiz var, o söyledi” dedi; “Peki, çip takıp ne yapacakmış” dedim; “Orasını ben bilmiyorum” dedi. Ne dediysem aşı için ikna edemedim. Bu diyaloğun üstünden yaklaşık 6-7 ay geçti. Biz yine karşılaştık ve ben yine sordum “Aşı oldun mu?” diye. Cevap aynıydı, “Yok, ben olmıycam!”
“Ayol, milyonlarca insan öldü. Hastalık ve ölümler hâlâ devam ediyor. Ölümüne mi susadın?” dedim; “Eceli gelince ölüyor insan” dedi; “Elbette öyle ama ecelin niye korona olsun, sen tedbirini al” dedim; “Sen de okumuş kadınsın, nasıl inanıyorsun buna” dedi. Yine ikna edemedim!
Geçen gün yürüyorum, arkamdan biri koşarak geliyor. Bi baktım, bizim aşı karşıtı ve komplo teorisi mağduru vatandaş... “Dün aşı oldum” dedi sırıtarak...
“Hayırdır, kafana taş mı düştü” dedim; “Okumuş abi, geçen hafta rahmetli oldu” dedi.
Korona yüzünden 3 hafta yoğun bakımda kalmış adamcağız. Maalesef kurtaramamışlar. Allah rahmet eylesin...
Ne alaka?
“Ablamı kaybettik” deyince çok üzüldüm. “Hasta mıydı?” dedim; “Korona” dedi. Ablasının, emlak danışmanlığı yapan oğlu getiriyor eve musibeti. Biraz ateş, biraz halsizlik. Enteresandır ki, bir müddet korona gelmiyor akıllarına. Konu komşu uyarıyor; gidip test yaptırıyorlar.
Sonuç: pozitif!
Oğlan, evin bir odadasında karantinaya giriyor. Bir hafta sonra annede de aynı belirtiler; ateş, halsizlik ve bunlara ek olarak bir de eklem ağrısı... Bu kez hemen test yaptırıyorlar. Sonuç: pozitif! Anne ağırlaşıyor; hastaneye yatırıyorlar. Uzun süren yoğun bakım... Ama maalesef bu illetten kurtulamıyor kadıncağız. Oğlan, hastalığı hafif atlatmış atlatmasına ama virüsü eve taşıyan olduğu için, annesinin vefatından kendisini sorumlu tutuyormuş. “Çocuğun hali perişan” dedi.
Otomatikman “Aşıları var mıydı?” diye sordum. “Dini sebeplerden yaptırmadılar” dedi; “Din ve aşı ne alaka?” dedim. Bir süre sustu... Gözleri doldu taştı. ”Çok ısrar ettik ama dinlemediler” dedi. “Peki ya siz” dedim. “Ailece yaptırdık” dedi.
***
Talihsiz iki hikâye... Aşı olsalardı belki de hikâyelerin sonu bu kadar trajik bitmezdi. Evet, aşıya rağmen hastalığa yakalananlar ve hatta ölenler var, ama istatistiklere bakıldığında ölüm vakalarının büyük bir yüzdesini aşı olmayanlar teşkil ediyor. Şimdi kimseyi illa aşı olacaksın diye zorlamak olmaz. Özgür irade diye bir şey var, ama kulaktan dolma tuhaf sebeplerden inat da gereksiz.
Tedbiri elden bırakmamak lazım!!!
Delta, Beta, Alfa gibi varyantlardan sonra şimdi başımıza bir de koronavirüsün yeni bir varyantı olan Omicron çıktı. Adına “Süper varyant” ve “Nu varyantı” da deniyor. Koronavirüsün ‘tehlikeli’ varyantı olarak nitelendirilen Omicron’u Güney Afrika’da ilk tespit eden doktor Angelique Coetzee, semptomların ‘olağan dışı ama hafif’ olduğunu söylemiş. Endişe veren tarafı, çok hızlı yayılabilme potansiyeli olması. Dünya genelinde yeni bir alarm!!! Yine tedbirler, yine cevapsız sorular... Kaygılar, korkular... Bazı ülkeler, seyahat kısıtlamalarını hemen başlattı. Bu yeni varyantın daha hızlı yayıldığı belirtilse de öldürücülüğüyle ilgili henüz net bir bilgi yok. Mevcut aşıların bu varyantta etkili olup olmayacağıyla ilgili olarak da net bir bilgi yok, ama uzmanlar yeni varyantın aşıların etkinliğini sınırlasa bile, sağladığı korumayı tamamen ortadan kaldırmasının olası olmadığını belirtiyor. Yani, her şeye rağmen aşı olmak en önemli tedbir! Tedbiri elden bırakmamak lazım!!!
Ayıkla pirincin taşını
Wuhan ve Delta’da görülenin aksine bu varyantla enfekte olanlardan hiçbirinin koku veya tat alma duyusu kaybolmuyormuş. Bir iki gün kas ağrısı ve yorgunluk hissine ek olarak biraz öksürük... Baktığınızda, tipik nezle veya grip belirtileri... Hapşırsak “Ay, korona mı oldum acaba” diye, içinde az da olsa gerçeklik barındıran endişe havuzuna düşüyorduk ve sanırım şimdi iyice tel sarar hale gelicez. 10 gün kadar önce üzerimde bir kırıklık, burnum akıyor, çok hafif bir halsizliğin pençesindeyim. Kafamda deli senaryolar cirit atıyor. “Yok, bu böyle olmayacak”dedim ve soluğu hastanede aldım. Amacım, test olup rahat bir nefes almaktı. Sonuç çıkana kadar akla karayı seçtim desem yeridir. Çok şükür, negatif çıktı. Burnumuz her aktığında, hafif kırıklık hissettiğimizde alabora olacaksak, ayıkla pirincin taşını.