Radyoda haberleri yorum-luyorlar. Mevzu, Antalya’nın bazı sahillerinde petrol türevi, zifte benzer bir maddenin görülmesiyle başladı. Konyaaltı, Lara ve Sarısu plajlarında denize girenlerin elleri, ayakları ve vücutlarının çeşitli bölgelerine petrol türevi zift bulaştığından yakınıyorlar. Şaşkın ve üzgünler. Namı, Türkiye sınırlarını aşmış Mavi Bayraklı şahane suların neden bu hale geldiği konusunda net bir bilgi yok. Büyükşehir Belediyesi’yle koordineli şekilde çalıştıklarını, tarama yapan ekipler veya ihbar gelen noktalardan elde edilen zift örneklerinin analiz için laboratuvara gönderildiğini belirten, Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Tevfik Altınay, “Şu anda ne olduğunu bilemiyoruz, zifte benzer bir madde” diyor. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, “Bu Türkiye’den, bizden kaynaklanan bir durum değil. Kış başlangıcında Suriye kıyılarında petrol girdisi vardı. Onun uzantıları olabilir” diyor. Sebebi her ne olursa olsun, insanoğlu her anlamda dünyayı kirletmeye devam ediyor.
***
Sonra sıra Bodrum’a geldi. Yorumculardan biri Bodrum için, “betonlu deniz” benzetmesini kullandı. “Bodrum bir zamanlar sahil kasabasıydı, şimdiki gibi beton ormanı değil!” diye haykırıyor adam.
***
Malumunuz; Yalıkavak’taki bir otel, denize beton döküp yaklaşık 60 metre uzunluğunda iskele yapmaya kalkışınca, ana haber bültenlerinde dahi gündem olmuştu. Tabii, beton iskele mevzuu sadece o otelin özelinde değil. Fırsatını bulan, göz açıp kapayıncaya kadar işi bitiriveriyor. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, “İmar planına konu bir iskeleyse, yani imar planıyla bakanlık tarafından izin verildiyse, bu iskele kumsalda dahi olsa, 2030’a kadar süresi var. Çıkan yönetmelik bu şekilde. Bunun dışında yapı, kayıt belgeli dahi olsa, kumsallarda artık iskeleler kalmayacak. Bunları, gücümüz ölçüsünde kaldıracağız. Ya biz kaldıracağız ya da iskeleyi yapan kaldıracak” diyor.
***
İskeleler, denize girmeyi kolaylaştırma (özellikle kayalık sahillerde) açısından faydalı. Eskiden olduğu gibi, ahşaptan yapılmış minik iskeleler olsa itiraz eden olmaz sanırım. Amaaaa! Beton arabalarıyla denizi doldurarak yapılan ve denize girmeyi kolaylaştırma amacıyla değil de cebi doldurma amacıyla yapılan iskelelerin kabul görmesi mümkün değil. Ağacı, yeşili, çiçeği böceği değil de betonu bu kadar sevmek anlaşılır gibi değil.
Rant uğruna yok olacak!
Milyon euro’lar değerinde satılan evler, ne yazık ki el değmemiş bakir alanları yok etmeye devam ediyor. Gün geçmiyor ki, yeni bir çevre felaketi olan beton yığını inşaat haberi almayalım.
Bodrum, hem ülkemizin hem de dünyanın ilgisini çeken, çok güzel yer, ama maalesef “yer(di)” şeklinde dı-lı, di-li geçmiş zaman kullanmamıza çok az kaldı. Mesela, eskiden evler bembeyazdı. Bir örnek evler yapılır, tarihi doku korunmaya çalışılırdı. Artık camdan giydirmeler, granit giydirmeler ve neredeyse her renk ev bulmak mümkün. Hatta bazı bölgelerde ikişer katlı evlerin yerini çok katlı binalar aldı. Bodrum’un kimliğini bozma çabası son sürat devam ediyor. İmara açılan yeni alanları mı ararsınız, mimari tarzına ve özelliğine gereksiz çeşni katmaya çalışanları mı ararsınız, kendi habitatına uygun olmayan bitki yüklemesi mi ararsınız, valla artık olmasını istemediğiniz her ne varsa Bodrum’a damardan veriliyor. Kimse acımıyor Bodrum’a! Ne yeşiline, ne mavisine, ne bölgenin iklim koşulları gözetilerek yapılmış sakız evlere, musandıralı evlere, kule evlere, Levanten evlere... Yaz sıcağından daha az etkilenmek için beyaza boyanan dış cephelerin, akrepleri uzak tutmak için çivit mavisine boyanan söve taşlarının yerlerini İstanbul gibi büyükşehirlerde görebileceğiniz modern yapılar almaya başladı. Bodrum’u kimliksizleştirmeye çalışmak, karışık ve son derece lezzetsiz bir meze tabağı haline getirme çabası çok ama çok üzücü.
***
Tüm tatil yörelerinde olduğu gibi Bodrum da rant uğruna yok ediliyor. Güzelim koylar ve yeşil yarımada çok ciddi bir önlem alınmazsa bitme noktasına gelmek üzere. Eli kulağında!