Ortada bir belirsizlik varsa beraberinde mutlaka endişe, telaş ve korku benzeri eşantiyonlar da bundan kendine iş çıkarıyor. Bütün kontrolleri tek elinde bulunduran derebeyi beyin, olur da belirsizliğe korku ile yaklaşırsa (ki genelde böyle oluyor) biz faniler otomatikman, kaynayan panik kazanında haşlanmaya başlıyoruz. Ve biz fanilere herhangi bir konu hakkında ne kadar az bilgi verilirse, kararlarımız da aynı ölçüde yanlış ve hatta mantık dışı olabiliyor. Neden? Çünkü belirsizlik, yanında kurguyu ve kurgulamayı getiriyor. Senaryolar yazılıyor, oyuncular seçiliyor ve kamera... Macera filmi olarak yola çıkmışken birden komediye, komedi ise gerilim filmine dönüşebiliyor. Maalesef ortalıkta ne mantık var ne de istikrar...
***
Oysa, önemli ve gerçek birtakım bilgiler ve hatta sadece ipuçlarını bildiğimiz takdirde bile, derebeyinin mantık dışı eğilimlerine müdahale edip, belirsizliğe mantıklı bir şekilde yaklaşma ve yönetebilme şansımız oldukça yüksek.
Belirsizlik, beyninizin tüm kontrolü limbik sisteme devretmesine neden oluyor. Limbik sistem, beynin derinliklerinde bulunan ve temelde duygu ve davranışların düzenlenmesi, uzun süreli hafıza, motivasyon ve koku duyusunun işlenmesinden sorumlu beyin bölgelerinin ortak adıdır. Mutluluk, memnuniyet, neşe, heyecan, üzüntü, kırgınlık, kıskançlık gibi duygular genellikle gülme, durgunluk, hiddet, saldırganlık veya ağlama gibi davranışlar limbik sistemin elemanları tarafından şekillendiriliyor.
Uzun zamandır toplum olarak yaşadığımız belirsizlikler, eksik ya da yanlış bilgilendirilme neticesinde hayat bulan içgüdüsel pozisyonlar, verilen tepkiler, alınan yanlış kararlar, şuursuz hareketler, çoğumuzun limbik sistemimize fazla mesai yaptırdığımızın net ispatı olsa gerek.
Unutmayın, gerçek hayattan kopmamak için beyninizin rasyonel kısmını harekete geçirmeniz gerekiyor. Belirsizliklerin içinde iyi kararlar verebilmek için sükunetinizi korumanız gerekir. Allah kolaylık versin.
Maske muamması
“Aman maskesiz çıkmayın!” deniyor. Maskesiz çıkanlara ceza kesiliyor. Maskenin önemine inanmıyor değilim ama kafama takılan şeyler var.
1-Marketlerde eczanelerde satılan maskelerin kullanım süresi için 3-4 saat deniyor. Bu süreyi aşarsanız hem koruyuculuğu azalıyor ve hem de çeşitli bakteriler ve mikroorganizmalar üreyebiliyor deniliyor. Şimdi ben etrafıma bakıyorum ve inanın 3-4 saatte bir maske değiştiren kimseleri görmüyorum. Bırakın 3-4 saati, haftalarca ve belki bir ihtimal aylarca kullanıldığını dahi düşünüyorum. Ve sanırım maske kullanımı bizim ülkemizde korumak veya korunmak için değil, ceza yememek için kullanılıyor.
2- Uzun kullanım neticesinde bakteri ve mikroorganizmalar üreyebiliyorsa, insanoğlu yeni hastalıklarla mı tanışacak?
Güzel şeyler oluyor
Bu sıkıntılı günlerde ‘insanlık daha ölmemiş’ dedirtecek bir sürü güzel şey oluyor. İşte o zaman tükenmeye yüz tutmuş umutlardaki minik filizleri görmek bayram havası estiriyor. Bir sürü belirsizliğin içinde beliren ve son derece düşünceli yaklaşım yumağı yumuşacık dokunuveriyor insan ruhuna.
“Madem evdeyiz bari evle ilgili işlerimizi halledelim” kafasıyla çıktığımız yolda ilk durağımız ‘doğrama yenileme’ oldu. Pek kolay iş değil. Hele benim gibi düzen takıntınız varsa işiniz biraz daha zor. Nazilli Cam, Tamer Bey bu huyumu bildiği için çok hassas davrandı ama ben yine de çektim çilemi orası ayrı. Uzun senelerdir pronet kullanıyoruz. Her anlamda çok memnun olduğumu söyleyebilirim. Evet fiyatlar biraz yüksek ama verdikleri hizmet oldukça tatmin edici. Doğramalar değişince pronet dedektörlerinin de revizyonu gerekti ve bu vesile ile pronet elemanlarıyla epey bir konuştuk. Her defasında halimi hatırımı sordular. Pandemiyle aramın nasıl olduğunu sorguladılar falan. Bana en dokunan ise, pronet kullanıcısı olun ya da olmayın bu kısıtlama günlerinde ihtiyaç gidermek için herkesin hizmetinde olduklarını öğrenmek oldu. İlaç, gıda ve benzeri temel ihtiyaçlarınızı en kısa zamanda gidermek için organize olmuşlar.
Tebrikler pronet.