Rezilyans kavram açıklaması olarak; esnek, dayanıklılık ve sağlamlık olarak ifade edilir. Pek çok alanda kullanımı mevcut olmakla birlikte öğrenilebilen bir beceridir. İnsanlar yaşamın farklı zamanlarında çok çeşitli stres faktörleriyle karşı karşıya gelmektedir. Böyle zamanlarda güçlü kalmayı başarabilen bireylerin iki önemli özelliği; esneklik ve toparlanabilme becerileridir. Yaşamda karşılaşılacak her türlü zorluğa karşı baş edebilme stratejilerini geliştiren bireyler, değişen stres koşullarına daha hızlı adapte olurlar. Neden başarılı insanların bir başkasına karşı daha dayanıklı olduğu sorusu açık bir yanıta sahiptir. Kurumsal hayatta; teknoloji, iş modelleri, çalışma prensibi, liderlik ve yönetim stratejileri gibi değişimlere uyum sağlayabilenler ayakta kalıyor ve geleceğini şekillendirebiliyor. Hızlı adaptasyon, esneklik, dayanıklılık ve zorluklarla başa çıkma becerilerinin bir arada açıklandığı rezilyans yeteneği, pek çok başarılı ve mutlu insanın referans kaynağıdır.
Rezilyans kavramı, iş yaşamına rekabetin dahil olmasıyla çok daha ayrıcalıklı bir
Karneler çocuğunuzun kişisel değerlerini değil, akademik başarısını gösterir. Dolayısıyla bireysel değerleri, karne notuna indirgemek doğru bir davranış olmayacaktır. Zayıf notlar karşısında ''Ben sana güveniyorum'' sözü sık sık tekrarlanıp, bir sonraki dönem için neler yapılacağına dair planlar oluşturulmalıdır. Notlarını yükseltebilmesi için desteğe ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir. Her koşulda çözüm odaklı olmak yararlı olacaktır. Başarısız olunan dersler karşısında çocuğun kişiliğine yönelik yapılan suçlamalardan kaçınılmalıdır. Kişilik algısına yapılan her türlü suçlama, çocuğun gelişimine büyük ölçüde zarar verecektir. abartılı övgülerden de, suçlayıcı yargılardan da kaçınılması gerekmektedir.
KARNE HEDİYESİ ALALIM MI?
Karne hediyesi çocuğun içsel motivasyonunu süreç içinde köreltmektedir. Hediye alarak çocuğa ''Bu olay senin sorumluluğunda olan bir durum değil'' mesajını iletiyoruz. Manevi değeri yüksek kutlamalar yapmak daha yararlı olacaktır.
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), fazla hareketlilik, dürtü yetersizliği ve dikkatin kısa süreli yaşanmasına sebep veren bir bozukluktur. Çocuk ve yetişkin hayatında da oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. DEHB ayrı iki alandır ve bu alanlardaki çocuklar üç grupta incelenir. Bunlar ise; dikkat sorunları, dürtüsellik ve hiperaktiviteyi birlikte yaşayan, sadece dikkat sorunu yaşayanlar ve aşırı hareketlilik ve dikkat sorunu yaşayanlardır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocuk ve yetişkin hayatında oldukça sık karşılaşılan bir durumdur.Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğunun ortaya çıkmasında; biyolojik, genetik, psikososyal ve ailesel etmenlerin rol oynadığı belirlenmiştir. Beyinde bazı kimyasal maddelerin eksikliği de bu hastalığın görülmesine yol açmaktadır. Her türlü toplumda ve kültürde görülebilen bir rahatsızlıktır. Kişinin sosyal ve günlük hayatında sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır. Dikkat bozukluğunundalgınlık ya da hayal kurma gibi eşlik eden belirtileri de mevcuttur. Çocuklarda tanı konulması üç aşamada gerçekleşmektedir. Bunlar; çocuğun klinik anlamda
Dil gelişimi; sözlü iletişim becerilerinin uyumlu şekilde kullanılmasını kapsayan bir süreçtir. Konuşma, çocuğun isteklerini sözsel olarak ifade edebilme yeteneğidir. Ebeveynler, çocukların temel düzeyde iletişim kurma becerilerini destekleyecek ve geliştirecek çeşitli yöntemler uygulanabilir. Kitap okumak çocuğun hayal gücünü ve kelime haznesini güçlendirecektir. Böylelikle çocuk, kendini ifade edebilmesi için gereken sözcükleri kolaylıkla seçip kullanacaktır. Doğa gezilerinde, oyun parklarında, müzelerde, aile ziyaretlerinde, alışverişlerde ya da evde otururken çocuklarla daima iletişim halinde kalıyor olmak dil gelişimine fayda sağlayacaktır. Ayrıca nesnelerin isimlerini ve ne amaçla kullanıldıklarını sürekli olarak anlatmak yararlı olacaktır.
Doğumdan itibaren ilk 3 aylık sürede bebekler genellikle çevrede duydukları sesleri dinler. Bu aylarda bebeğe şarkılar söylemek ve uygun tonda konuşuyor olmak dil gelişiminin başlangıcına yarar sağlayacaktır. 1 yaşına gelene kadar taklit oyunları oynamak ve sorular sorarak konuşturmaya çalışmak eğlenceli öğrenmeye yardımcı olacaktır. Bununla birlikte resimli hikayeler okumak da nesneleri kavramasında kolaylık sağlayacaktır. 1 yaştan
Hiç zihninizi meşgul eden şeyleri uzaklaştırmakta zorlandığınız ya da olumsuz düşünceleri zihninizde sürekli tekrarladığınız oldu mu? Çoğu insana hiç de uzak gelmeyen bu sorular rumination olarak tanımlanmaktadır. Kısaca düşüncelerin tekrarlayıcı bir şekilde zihinde dönüp durması anlamına gelmektedir. Negatif düşüncelerin günlük hayatınızda zihninizi sürekli işgal etmesi sağlığınız açısından oldukça zararlıdır. Bu düşüncelerden kurtulmak için uygulanabilecek temel yöntemlerden bazıları şunlardır.
Nasıl Engelleyebiliriz?
Olumsuz düşüncenizi tanımlayın ve durumun farkına varın
Öncelikle zihninizde sürekli tekrarlamış olduğunuz olumsuz düşünceyi tanımlamakta, farkına varmakta ve kabul etmekte fayda var. Kendinize karşı dürüst olun ve bakış açışınızın doğruluğunu test edin. Günlük hayat içinde zihnimiz bir çok düşünce üretir ve bu düşüncelerin her birinin olumlu olmasına imkan yok. Negatif düşünceler için ise bir felaket senaryosu düşünerek kendinize Daha kötü ne olabilir ki? sorusunu yöneltin. Bu sorunun yanıtını aramak çoğu zaman tekrar eden olumsuz düşüncelerinizin etkisini azaltmaktadır.
Mola, mola, mola…
Kendinize rumination yapabilecek özgür alanlar yaratın. Farklı
Yeni ve farklı bir çevreye alışmak bazı insanlar için kaygı verici olabilir. Bunu bir de çocuk gözünden inceleyecek olursak eğer, endişeli olmak doğal bir hal almaktadır. Her çocuk, okula uyum sürecini farklı şekilde yaşamaktadır. Çocuğun okula başlaması için ruhsal ve sosyal olarak hazır olması gerekmektedir. Bu şartlar yerinde olsa dahi, okula yeni başlayan çocukların bir kısmı okula gitmek istemeyebilir.
Okula adaptasyon ile ilgili olarak, aile ve öğretmen ile ilişkili durumların yanında çocuğun bireysel özellikleri de bu süreçte önem teşkil etmektedir. 1-3 hafta arasında süren alışma dönemi, normal olarak kabul edilir. En sık görülen uyum belirtileri; mide bulantısı, sinirlilik, ağlama ve içe kapanmadır. Okula adaptasyon sürecinde, aile ve öğretmenlere büyük görevler düşmektedir.
Ne Yapılmalı?
Hafta sonrasında ailelerin okul içinde beklemeleri, çocukların uyum süreçlerini zorlaştırmaktadır. Çocuğunuz gelmeniz için ısrarcı davranıyorsa, ona herkesin bir görevi olduğunu ve onun görevinin ise okula gitmek olduğunu anlatın. Bu durumda sorun yaşayan çocuklar için Rehberlik Servisi ile görüşülebilir.
Anne ve babalar çocuklarını okula bırakırken kararlı ve sabit bir
Sağlıklı aileler, geleceğe güvenle bakan sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek ister. Bu bağlamda anne babaların çocuk yetiştirme tutumları, çocuğun ileriki hayatının şekillenmesinde önem teşkil etmektedir. Aile içinde yaşanan huzursuzluklar çocukları olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuk büyütmenin tek ve gerçek bir yolu bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalar her ailenin kendine özgü bir çocuk yetiştirme stilinin olduğunu göstermiştir.
Çocuğun her yaşta kazanması gereken bazı yetileri vardır. Bu boyutta ailenin rolü ve tutumu; çocuğun, kişiliğinin ve karakterinin gelişmesindeki en etkili yollardan biridir. Davranışı geliştirmenin ya da söndürmenin en kolay yolu model olmaktır. Anne ve babaların iyi birer rol model olmaları gerekmektedir. Çünkü çocuklar ebeveynlerini taklit edip onların duygularını, tepkilerini ve yaptıklarını benimseyip yaşamlarına aktarırlar. Ebeveynlerin çocuk yetiştirmede kullandığı tutumlar literatürde farklı şekillerde gruplanmıştır.
Genel olarak çocuk yetiştirme tutumları şu şekilde sınıflanabilir;
1. Demokratik Tutum
2. Otoriter Tutum
3. Serbest Tutum
4. Aşırı Koruyucu Tutum