Bazen seçimlerinizi doğduğunuz yer belirler, nerede ve hangi ailede doğduğunuz.
Bazen ailenizdeki bir hikâyedir belirleyen, bazen bozulmasını istemediğiniz konforunuz.
Genellikle hiç anlamamaktır sonucu.
Hep haklı, hep üstün, hep örselenmiş, hep haksızlığa uğramış, hep büyük bir medeniyetten gelmiş, hep o günlere dönme umududur duruşunuz.
Ve bazen başkalarını anlayıp, doğduğu ve durduğu yeri önemsemeden başka bir dili konuşmayı anlayanlar gelirler.
Yeryüzünü yaşanılabilir kılan insanlardır işte o arayıp durduğumuz.
***
Patlamadan saniyeler sonra yayıldı sözler:
“Kime yarıyorsa o yapmıştır?”
Aynı günlerde bir başka yerden küçücük bir haber:
“Afyon’da halk şantiyeyi bastı. Parasını ödemediği işçilerin PKK’lı olduğu söylentisini çıkartan...”
Birileri ölür, birileri linç edilir, birileri linç edilmeye çalışılırken, aşırı rahat hassasiyetler.
***
Seçimden hemen bir gün önce Diyarbakır’daki o patlamada ölen 5 kişiden biriydi Ramazan Yıldız.
Gözünü açtığından bu yana ailesinde en çok hissettiği duygu özlemdi.
Kulp’un o uzak köyündeki yaşantılarına, oradaki hayvanlara, ceviz ağaçlarına, sürdükleri o küçük tarlaya, yıldızların sonsuz uzandığı akşamlara duyulan.
Yıldızların yanıp söndüğü 1991’deki o gece, başlamıştı o duygu.
Asker geldiğinde, bir çatışma sonrası teröristlerin yerleştiğini söylediği o köye, başlamıştı Yıldız ailesinin yolculuğu.
Köy yanarken alevi yıldızları karartmış, Yıldız ailesinin kalbinde, yeniden başlayamayacak olmanın umutsuzluğu.
Öyle de oldu.
Diyarbakır’da iş bulamadı baba Samet, her yere başvurdu, durmadan koşturdu, bulamadı.
İnşaatlarda çalışmaya başladı.
Ramazan’dan önce doğan 3 erkek, 1 kız çocukları, iki göz odada yaşamaya alışamamışlardı.
Ama çocukların hepsi başarılıydı.
Ramazan Yıldız da işte o özlem duygusuyla sarmalanmış ailede geldi dünyaya.
Kardeşleri gibi okulda çok başarılıydı Ramazan da.
Samet Yıldız, çocukları takdir aldıkça daha çok çalışıyor, “ırgatların” bir dünyayı değiştirebileceği umudu, kalbinde bazen yanıp sönüyordu da büyük oğlu tanıştı o yöreye has yargıyla.
Örgütsel faaliyetlerdi suçlama. “Yok, hayır” dedilerse de alışmaya başladılar cezaevi kapısında yaşamaya.
Sonra Ramazan’ın bir büyüğü ölüverdi bir sabah trafik kazasında.
Ama dönüyordu hâlâ dünya.
Ve belki yakılmış da olsa, patlamazken silahlar, dönebilecekleri bir köy vardı hâlâ orada, uzakta.
Ramazan, seçimden bir gün önce, işte özlem ve acıyla kuşatılmış bir dünyada ama yine de umutlu, zira daha 16 yaşında, şenlik gibi geçen bir mitingin ortasında.
Patlarken bomba, kendisine bir şey olacağını aklına getirmeyen ama herkesin başına her şeyin gelebileceğini bilen, çatışma seslerine maalesef alışık insanların orasında kapattı genç gözlerini.
Yaşadıkları en büyük kâbus can sıkıntısı olanlar başlarken “Kime yarıyorsa o....” diye söylenmeye, görmesek de kalbimizin acıyabileceği ölen bir çocuk vardı orada, uzakta.
***
Ramazan’dan daha birkaç gün önce, bir küçük kız sarılmıştı topraktaki babasına.
Tanıyanlar biliyordu, küçük kızın sarıldığı topraktaki Hamdullah Öge de böyle sarılmıştı öldüğü sanılan babasına.
2001’de kar maskeli kişilerin kaçırdığı babası, işkencenin ardından öldü sanılarak atıldığında yolun kenarına Hamdullah Öge koşmuştu ilk yardımına.
2004’te babasını dövenlerle ilgili dava bütün ifadelere rağmen beraatle sonuçlandığında, Bingöl Karlıova Yorgançayır köyündeki evlerinin kapısı çalınmıştı silahlarla.
Kimlik yoktu, maskeler aynıydı, korktular.
Ama terörist ilan edildiler kapıyı açmadıklarında.
Hamdullah Öge, ilk büyük dayağını köy meydanında, gece kapıyı açmadıkları için bu kez resmi üniformasıyla gelenlerden yedi o gecenin sabahında.
Evlendi, baba oldu, 9 çocuğu için şoförlüğe başladı.
Seçim zamanı işleri de açılıyordu.
HDP’nin seçim aracını kullanıyordu.
O gece, partilileri bırakıp da dönerken yoluna, maskeli kâbus bir kez daha çıktı karşısına.
Kaburgalarında kırıklar, bedeninde işkence izleri, 30’dan fazla mermi iziyle düştü kızının sarıldığı o toprağa.
***
Her şey bir gün biter.
Tercihler o akışta nerede durduğunuzu belirler.
Bazen babasız büyümüş bir asker çocuğunu anlamaktır ölüme karşı durmak, bazen bombalanmış bir çocuk için ağlamak.
Bazen “kazandığınız” için değil, birileri ölmeyecek diye sevinebilmek, bazen ezberlenmiş hassasiyet için değil linç etmek isteyenleri engellemek için en öne geçmek.
Seçimler de biter, kazanmak da kaybetmek de elbet.
Ama yaşanabilir olması için yeryüzünün, gereklidir anlamak ve olağanı seçmemek.
Melih Aşık
BİLİM VE SANAT
24 Aralık 2024
Cem Kılıç
Emekli olmak isteyen eksiği nasıl tamamlar?
24 Aralık 2024
Ali Eyüboğlu
Her kuşağın sevdiği sanatçı
24 Aralık 2024
Çağdaş Ertuna
Tacizi anlatan filmde başrole taciz skandalı
24 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Aslan | Yeni hedeflere yol alıyorsunuz
24 Aralık 2024