Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aynı insanlarca, “namusunu temizleyen” kadından, “aşkına karşılık bulamayıp, tasarlayarak sevgilisini öldüren” kadına dönmüştü Nevin Yıldırım, eğdi başını. “Cinnet geçiren”, “haksız tahrik altında kalan”, “hakarete uğrayan” erkekler gibi değildi hali.

Adalet üzerine büyük sözler edenlerin, adaleti sağlamak için bir yol bulmaları gerekir.
O yollar sadece birileri için açık olduğunda ise her zulmün sonu bir kan hikâyesidir.
Bu hikâye, yolu hiç olmayanlardan Nevin Yıldırım’ın hikâyesidir.
***
29 Ağustos 2012’de Isparta Yalvaç Korukaya köyündeki kahvehanenin önüne Nevin Yıldırım kanlı bir çuvalla geldi.
Çuvalı atıp meydanın ortasına, “İşte namusuma uzananın kellesi” dedi.
Kahvehanedekiler, sanki o namus bahsinden haberleri yokmuş gibi irkildi, zaman durmuş gibiydi.
İki çocuk annesi, 29 yaşındaki bir kadın için böyle başladı cezaevi günleri.
İfade verdi, röportajlarda anlattı, duruşmalarda söyledi.
2 çocuk babası ve uzak akrabası Nurettin Gider, uzun bir zamandır kendisine tecavüz etmekteydi.
Ve elbette ifadelerinde tecavüzden şikâyet edenlerin davalarındaki kararları anlatamadı.
Tecavüzden şikâyet etse, neden yeterince bağırmadığı, bağırdığını söylese neden 2 yıl sessiz kaldığı, kalmadığını söylese neden direnip de gereğini yapmadığı sorulacaktı.
Böyle kurtulurdu bu ülkede tecavüz sanıkları.
Nevin Yıldırım ise tecavüzden kurtulamamıştı.
Hem şikâyet etse öldürülmeyecek miydi?
Nerede, nasıl tehdit edildiğini, köyde nasıl isminin çıktığını, Gider’in güçlendirici ilaç alıp kocası köyden çıktığında evine girdiğinin kahvede nasıl anlatıldığını bile anlattı.
“Sus” olmuş köyün sesi uzun süre çıkmadı.
Neden sonra, Gider’in akrabaları, “Zaten gönül ilişkileri vardı” diye konuşmaya başladı.
“Flaş gelişme” diye sundu, “kadından yana” olduğunu söyleyen haber kanalları.
Kimse, nedenini, nasılını, kadının cayma hakkını bile sorgulamadı.
Yıldırım’ın küçücük köyün büyük ve ağır sözlerine karşı nasıl durabileceği hiç tartışılmadı.
Tecavüz sonrasında hamile kalmıştı.
“Gönül ilişkisi” olduğunu ısrarla söyleyenler, “Madem bir şey yoktu, neden kürtaj yaptırmadın?” dedi.
Anlattı, hastaneden kocasının imzasının istendiğini.
Susup da “Senin çocuğun” dese eşine, sorun yaşamayacağını ama yapamadığını.
Uzunca anlatmaya çalıştı koca bir sistemin, “kandırmak” üzere işlediğini.
***
Duruşmada, ısrarla, “gönül ilişkisini” anlatan kadın avukata, “Sen kaç kez tacize uğradın?” diye soracak oldu, avukat anında suç duyurusunda bulundu.
Sussa da değişmeyecekti ya en azından hesabını vermeyi alıp da göze bir kez soru sorabilmenin huzurunu duydu.
Duruşmalarda, kocasının akrabaları sırayla ve “tanık” sıfatıyla dinlendi.
Zaten koca köyde, lehine tanıklık yapacak birilerini bulması bile düşünülemezdi.
Öldürülen kişinin yakınlarının hepsi, Nevin Yıldırım ile Gider arasında ilişki olduğunu, bunu da bütün köyün bildiğini söyledi.
Nevin Yıldırım, bir duruşmada artık laf anlatamayınca gülümsedi.
Hâkim, dikkatlice not edip, nasıl gülümsediğini de zabıtlara geçti.
Hukuk sistemimiz gayet dikkatliydi, bazen gülümsemek, bütün yasakları çiğnemekle eşdeğer olabilirdi.
Bir başka duruşmada, savcılık makamı, muazzam bir kanıt bulduğundan öyle emin, Gider’in cep telefonundaki resimle çıkageldi. Yıldırım, fotoğrafta gülümsemekteydi.
Donuk bir karedeki gülümseme, bütün tecavüz iddialarını çürütmeliydi.
Anlattı Yıldırım, resmin bir başka zaman çekildiği, zaman zaman Gider’den dayak yememek için, “Aslansın sen” diye mesajlar bile attığını, buna rağmen engelleyemediğini tecavüzleri.
Savcılık, elbette bunları anlamadı.
“Tasarlayarak öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet istedi.
Savcıya göre, “Köy halkı tarafından da Nurettin’le ilişkisinin konuşulması, Nurettin’in Nevin’i yanında götürememesi üzerine, zor durumda kalan sanık Nevin’in, kendisini topluma ve ailesine karşı tecavüze uğradığına inandırmak gayesi ile 2010 yılından beri rızası ile ilişki yaşadığı ve kendisinden hamile kaldığı Nurettin’i tasarlayarak” öldürmüştü.
Fotoğraf ve akraba tanıkların ifadeleri de gösterdiği rızanın izleriydi.
***
Mahkeme, büyük kanıtların tamamını tarttı.
“Dedikodu yaparak beni ölmeden mezara gömmüşlerdi, yaşamak için öldürmekten başka çarem kalmamıştı” diyen Nevin Yıldırım’ın rızasıyla ilişkiye girdiğini kararlaştırdı.
İyi halden küçük bir indirimin mahzuru yoktu, davayı “müebbet” diye karara bağladı.
Doğurmak istemediği bebeği doğurmak zorunda kalmış, doğar doğmaz emzirmeden evlatlık vermişti.
İki çocuğundan ayrıydı.
Aynı insanlarca, “namusunu temizleyen” kadından, “aşkına karşılık bulamayıp, tasarlayarak sevgilisini öldüren” kadına dönmüştü, eğdi başını.
“Cinnet geçiren”, “haksız tahrik altında kalan”, “hakarete uğrayan” erkekler gibi değildi hali.
Bir kadın, hem de hamile, adı çıkmış bir kadına başka ceza düşünülemezdi.
Ölmek veya razı olmaktı kaderi, daha az ceza alacağı yolu seçti.
Bir kasaba ahlakıydı hukuk, kentli gözüken ve öyle gözükmek için başkalarını ilkellikle suçlayan bir kör karanlık.
Ve adalet, gerek duyduğu hiçbir zaman, adaleti edinemeyecek olanların yanında değildi.