Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aday listeleri belirlendi.
Her zaman genel başkanların ofis ışıklarının son gün sabaha kadar yandığı haberleriyle biten uzun bir sürecin en sonunda şanslı 550 vekil Meclis’e girecek.
Ve gözüken o ki ilk günden itibaren yeniden “temsiliyet” sorununu tartışmak durumunda kalacağız.
Üstelik, temsiliyet bağlamında tartışacağımız tek konu HDP odaklı baraj sorunu olmayacak.
Temsiliyet konusunda ikinci ana başlık toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların temsiliyeti, “ötekilerin”, azınlıkların, LGBTİ adayların, Alevilerin, Romanların temsiliyeti sorunsalı.
Bütün partilerin büyük önem verdiğini söylediği kadın temsiliyeti sorununa ayrı bir parantez açmakta fayda var.

Gerçek ne?
Ön seçimde “kadın” devrimi yaşandığı söylenen CHP’nin aday listesine baktığımızda 550 adayın beşte birini bile bulmayan 103’ünün kadın olduğunu görüyoruz. Üstelik, ilk 3’te yer bulabilenler sadece 34.
CHP’nin her kentte 3 vekil çıkartamadığı ve oy oranını yükseltse bile çıkartamayacağı düşünüldüğünde, aslında önceki seçimden çok da farklı olmayan bir tablo görüyoruz. Muhtemelen 20’nin altında veya bu civarda kadın CHP’nin Meclis sıralarında yer bulabilecek.
Büyük kentlerin birinci sıralarını kadınlara ayıran ve niyet beyanında bulunan CHP’deki tablo, MHP’de de daha vahim bir biçimde görülüyor.
MHP’nin listesinde sadece 61 kadın aday var.
Bunlardan sadece 4 ila 10 arasındaki kadın adayların MHP’nin oy oranına göre Meclis’e gelebileceğini söylemek yanlış olmaz.
Ak Parti’de de durum farklı gibi gözükse de aynı.
550 vekil adayından 99’unun kadın olduğu Ak Parti’de bu isimlerden 50’ye yakınının Meclis’e girebileceği belirtiliyor.
Ancak Ak Parti’nin zaten 45 kadın vekile sahip olduğunu unutmadan bu rakamları yorumlamak gerekiyor.
Söylemini ve eylemini bütünüyle farklı bir zemine oturtmak isteyen HDP ise tablo biraz daha umut verici.
Adaylarının neredeyse yüzde 50’sini kadınlardan seçen HDP’de, makul oy oranlarıyla seçilebilecek sıralardaki kadın aday sayısı ise 100’e yakın.
HDP’nin güçlü olduğu kentler baz alınır, partinin barajı açtığı varsayılırsa, seçilmesi beklenen kadın sayısı ise 20 ila 30 arasında.
4 partinin de Meclis’te öngörülen rakamlarla yer bulabilmesi durumunda, sayıları 100’ü bulmayacak bir kadın temsiliyeti ortaya çıkıyor.
Toplam vekil sayısının beşte birini bile bulmayan bu tabloyu elbette ki partiler, kadınların siyasete yeterince girmemesiyle açıklıyor.
Zincirleme biçimde, neden girmedikleri, neden iş hayatındaki temsillerinin de aynı oranlarda olduğu, neden evden çıkamadıkları, neden öldürüldükleri soruları da yöneltilebilir.
Bulduğumuz yanıtlar da iç açıcı olmayabilir.
Ancak tabana doğru uzanan sorunsalı aşmanın yolu belki de “nazar boncuğu” gibi kadın aday seçmek, kotalarla zorunluluklar getirmek, kadınlara ayrılan sıraları “bahşedilen” yerler olarak görmek değildir.
Belki temsile ilişkin eşitlik ve adalet, bütün bir siyaset anlayışının ve bu siyasetin yarattıklarının baştan sona değişmesinde gizlidir.